14 Ekim 2011 Cuma

Özgürlüğün Ansiklopedisi ve Zincirler

Ya ben bir zincirsem diye düşündü puslu bir zihinle, neden herşey beni acıtıyor ve ayağıma takılıyor? Ancak yüreğime saplanan tahta bir anahtar beni çözebilir ve kaçabilirim dedi kendi kendine. Zaten en önemli hüneri kaçmaktı. Seneler içinde bu meziyetini deha ürünü saf bir bilim konumuna yükseltmişti. Anlatımı detaylı bir genelgeçer durum nedeniyle aniden zinciri çözüldü ve kaçmaya başladı.
Her şeyin ayrıntılı anlamlara ilişkilendirilmediği bir dünyanın yegane kaçağıydı. Koşmaya devam etti. Bir ağacın dalında enfes bir vişneli pasta dilimi gördü. Elini uzattığındaysa pasta siyah bir karabatağa dönüşüp uçtu. Doğanın harikalarına üstünkörü, küçümser bir bakış fırlattı. Fırlayan oklar birkaç defne yaprağının okyanusa düşmesine neden oldu. Balıkçılar tuttukları balıkların artık hiç kokmadığını fark ettiler. Çünkü defne yaprakları balıklarla birleşince kötü kokuyu absorbe eder gibi bir nu-ansiklopedik açıklamaya gerek yoktu. Ancak ağaçlardaki genel oyma yığınının genel etkisi çok sanatsaldı-korkunç olan yalnızca ayrıntılardaydı.

Koşarken her zaman bir kez yere düşülür sinematografisine karşı koymayarak düştü. Eksiksiz bir tıbbi muhayene yapıyormuşcasına çok uzaklarda kalan zincirine baktı. Gülümsedi. Özgürdü ama yerdeydi. Her özgürlüğün aslında bir "yerde" oluşuydu.