tag:blogger.com,1999:blog-83855390190981705382024-03-12T18:39:02.208-07:00FerhatVerdiFerhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comBlogger32125tag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-46347094509775174912015-03-07T16:04:00.001-08:002015-03-07T16:19:50.382-08:00Karmaşa Yaygın<style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:"Cambria Math";
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
@font-face
{font-family:Cambria;
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-unhide:no;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;
mso-ansi-language:EN-US;}
.MsoChpDefault
{mso-style-type:export-only;
mso-default-props:yes;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;
mso-ansi-language:EN-US;}
@page WordSection1
{size:595.0pt 842.0pt;
margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.WordSection1
{page:WordSection1;}
-->
</style>
<br />
<div class="MsoNormal">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0-w3tjwJhPwbcO2Olr_sO_CmpUMyAs5TQhaFJPdlEuvNa_6smRgkMFUW-260IoeMbYPrDeDFR1PWFeXKgrXMj2NaXTsY52DCg3IvYK2cy2TcBQ0m4zD3TLpWXbH2xKBiSSrYvpubvOlhU/s1600/ferhat_verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh0-w3tjwJhPwbcO2Olr_sO_CmpUMyAs5TQhaFJPdlEuvNa_6smRgkMFUW-260IoeMbYPrDeDFR1PWFeXKgrXMj2NaXTsY52DCg3IvYK2cy2TcBQ0m4zD3TLpWXbH2xKBiSSrYvpubvOlhU/s1600/ferhat_verdi.jpg" height="320" width="320" /></a><span lang="EN-US">Atların olduğu bir dünyadan geldik, ok
attı, kılıç salladı atalarımız. Köylerde yeşeren elleriyle toprağı ayıklayıp sebze
tutan, at binen çit sürendi Türk. Zamanın devamında genler bir nebze olsun değişmedi
yine elleriyle, terleyerek ve üstelik kıt kanaat yaşıyor. Ne zaman ay
dönecek diye düşünüyor, yürüyor ve tutunuyor. İlerlemek yerine düşmemeye
çabalıyor. Bunun sonuçlarına da katlanıyor, diyor ki ekmek derdi, yaşam
kavgası, emeklilik yarışı. İnsanımız hep emek, her zaman elleri ile kazarak.
Peki ya modern olma kaygısı, arabalar ve son model televizyonlar. Her şey ne
kadar da tuzsuz, atlardan değil de arabalardan hoşlanmak, onları kullanmak ama
at binermişçesine huysuz. Tedirgin, aniden düşmeye, kızmaya meyilli. Kaba.
İtirafsız. Yaradılışı temellendiren
ama temeline sıkı sıkıya bağsız, kırıcı, üzücü, yıkıcı ve derdine sürekli
kötülük ekleyen. Bağıran, dinlenmediğine emin. Günümüz Türk’ü iyi değil; kırmaya açık, sevgiye uzak, üzmeye ve sıradanlığa meyilli. Bu yüzden bağırmak
kolay, bu yüzden karmaşa yaygın.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></span></div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-17571427176257631072014-09-30T04:13:00.000-07:002014-09-30T04:13:43.246-07:00Optik görünmezlik pelerini meydana getirildi<style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:Times;
panose-1:2 0 5 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:"Cambria Math";
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
@font-face
{font-family:Cambria;
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-unhide:no;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
p
{mso-style-noshow:yes;
mso-style-priority:99;
mso-margin-top-alt:auto;
margin-right:0cm;
mso-margin-bottom-alt:auto;
margin-left:0cm;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:10.0pt;
font-family:Times;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";}
.MsoChpDefault
{mso-style-type:export-only;
mso-default-props:yes;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
@page WordSection1
{size:612.0pt 792.0pt;
margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt;
mso-header-margin:36.0pt;
mso-footer-margin:36.0pt;
mso-paper-source:0;}
div.WordSection1
{page:WordSection1;}
-->
</style>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaqOEJ96CI_3F0jw1KJd2A9mDUvhwjUl64V3NAex5NZMnjkSVXWM1lW8rON-p4caMI_6h-epp21Es_eklB_Exvr1WPL43sfajijc50DRi3nuk7iJhiTOeDtQbqCuimbrk7xkc1Sl9OONN2/s1600/Invisibility-590x330.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhaqOEJ96CI_3F0jw1KJd2A9mDUvhwjUl64V3NAex5NZMnjkSVXWM1lW8rON-p4caMI_6h-epp21Es_eklB_Exvr1WPL43sfajijc50DRi3nuk7iJhiTOeDtQbqCuimbrk7xkc1Sl9OONN2/s1600/Invisibility-590x330.jpg" height="222" width="400" /></a></div>
<br />
Görünmezliği bir tür bilim-kurgu öğesi sanıyorsanız artık yanılıyorsunuz.
Çünkü, Rochester Üniversitesi araştırmacıları tarafından bir tür optik
görünmezlik pelerini oluşturuldu. Aslında bir büyütece benzeyen bu ‘pelerini’
nereye tutarsanız tutun orası kesinlikle ortadan kayboluyor. Üstelik hangi
açıdan bakarsanız bakın. Göremiyorsunuz! Bu konu sihirden biraz daha fazlası...<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen='allowfullscreen' webkitallowfullscreen='webkitallowfullscreen' mozallowfullscreen='mozallowfullscreen' width='320' height='266' src='https://www.youtube.com/embed/vtKBzwKfP8E?feature=player_embedded' frameborder='0'></iframe></div>
<br />
Rochester Üniversitesi’nden bir grup bilim adamı, lensler ve biraz matematik
ile nesnelerin üzerine gelen ışığın bükülmesi ve böylelikle çıplak gözle
görülememesi sağlayan bir optik buluşa imza attılar. Kullanımı oldukça basit
olan bu aygıt, herhangi bir nesnenin üzerine tutulan büyüteç benzeri bir şeyden
ibaret. Sonuç ise üzerine tutulduğunda nesnelerin çıplak gözle görülememesi.
Üstelik hangi açıdan bakılırsa bakılsın. Özetle optik ışık kırılması ile
nesneler görülmüyor!<br />
<br />
Bunun için nesnelerin kaybolmasını sağlayan dört farklı lens kullanılıyor.
Bu lensler, birlikte kullanıldıklarında neyin üzerinde olurlarsa olsunlar gizli
bir alan oluşturuyorlar ve yalnızca arka plan görülüyor. Şimdilik elde
tutulabilen ve büyüteç tutuşuna benzer şekilde kullanılan bu lenslerin daha
büyük boyutlarda alanları göstermemesi sağlanabilir. Örneğin evinizdeki çok
gizli bir yerin ya da objenin görünürlüğünü engelleyebilirsiniz. İlginç ve
gelecekte herkes tarafından kullanılabilecek kadar da basit.Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-9550367396592039292014-09-08T03:27:00.002-07:002014-09-08T03:48:58.533-07:00Pharrell Williams Konseri<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<b>Gnçfest 2014</b>'ün bu yıl ki en önemli konuğu <b>Pharrell Williams</b>'tı. Şarkılarıyla yaz mevsimlerine damgasını vuran ve dünyadaki en güzel <b>Karpat</b> kızı olması muhtemel Inna, Amerikan müziğinin son dönemdeki (bu son dönemdeki lafı da fazla geçiştirmeci kalıyor ama hakkaten) ama gerçekten en sevilen müzisyenlerinden <b>Rita Ora</b>'dan sonra sahne aldı <b>Pharrell</b>. Saatler 22:20'yi gösteriyordu, diğer konserlerde arkalarda takılan, pek sallamadığı için sahnenin çok uzağında arkadaşlarıyla ferah ferah eğlenen binlerce kişinin de ön kısımlara doluşmasıyla yoğun bir 'alan daralması'yla karşı karşıya kalındı. Dans etmek isteyen herkes zorlanıyordu, adamı alkışlamak istediğimizde ellerimizi yukarı kaldıramaz olmuştuk. Happy'i bile zar zor alkışladım! Neyse kalabalık ve yoğundu. Peki coşku nasıldı, ilginç bir şekilde çok yüksek değildi, hem yorgunluk hem de <b>Pharrell</b>'in ilk anlardaki tedirginliği bunun nedenleriydi.<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXRtONe4M_oIjE8uhQILjoLQrWj8ns-HVanX4Xd4uiR033QDb-HtUYdwfxo41XTaV0XBjyRocwwz7nHfLkHchCNP-4FJSnE-eoOsCCB_69hnOBzEJElH8xqjiV4rZJu_BrLCpJxjvMAplA/s1600/unnamed.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjXRtONe4M_oIjE8uhQILjoLQrWj8ns-HVanX4Xd4uiR033QDb-HtUYdwfxo41XTaV0XBjyRocwwz7nHfLkHchCNP-4FJSnE-eoOsCCB_69hnOBzEJElH8xqjiV4rZJu_BrLCpJxjvMAplA/s1600/unnamed.jpg" height="344" width="640" /></a></div>
<b>Pharrell</b>, sahneye ilk çıktığında yüzü hafif asık, canı sanki sıkkın bir haldeydi. Tıpkı <b>Rita Ora</b>'da görülen 'noluya lan' tavrı onda da vardı. Sanıyorum ilk an acaipliği gibi bir durumdu bu. Akabinde hit parçalar, son derece lüks ve fantastik dansçılarının eşliğiyle başladı. <b>Konser</b> alanında cümbüş gayet güzeldi, şarkıların hepsi neredeyse hit olmayı başarmış, harikulade işlerdi. Pharrell Williams'ın yüzündeki ifade çok fazla değişmedi. Isınıyordu, anladığım kadarıyla direkt adapte olan biri değil. Bu arada 2. şarkısından sonra 'her milletten insan var yahu, burada gerçek bir harmoni var' diyerek önündeki kalabalığı dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen çokkültürlü bir olgu zannetmesi de hafif gülüşmelere neden oldu. Gaza geldi...<br />
<br />
<b>Pharrell Williams</b> <b>konseri</b>nde enfes şarkılara dönecek olursak son iki yıla damgasını vuran birbirinden lezzetli işler kulaklara çalındı. Sahne şovları 10 üzerinden 6 civarındaydı, ses sistemi daha iyi olabilirdi (aynı sahnede <b>Laddy Gaga</b>'nın da çıkacağını düşünerek bir eyvah çekebilirim) Pharrell'ın kişiliğine de birkaç kelam gerekebilir, adam ciddi biri. Öyle gülen, takılan salak bir mizaca sahip değil, Türkiye'ye gelen yıldızlardaki 'sizi seviyorummm) tavrı adamda kati suretle yoktu. İşini bilen, aşırılıktan uzak, karakter sahibi bir star. E biraz da seksi adamım tavırları vardı, bilemiyorum ama Pharrell seksi biri falan değil, sadece sevimli, bir kere ufak tefek bir adam; fazla yakışmıyor yani kazanova tripleri. Sevdiğim yönler ve tuhaf kaçan haller bir sahne yakını insanına göre bunlar. Biraz da konser çıkışından söz etmemi ister misiniz? Felaketti!<br />
<br />
Bizim insanımız diye bir cümle başlangıcı vardırya hani, kesin olumsuz devam eder, biter... Kesinlikle böyle bir başlangıç lazım burada, insanlar için normal yollar yapılmış, yürüsünler dönemecin sonundan merdivenlere çıksınlar, kapılara yönelsinler... Yolun çevresi de ağaçlık, topraklı alanlar; kısa yol olacak diye bu ağaçlara dalan yüzlerce insan ve sonrasında yola yenide girmeye çalışmaları neticesinde normal yürüyen insanları sıkıştırmaları... Pes, çok akıllıyız ama madur etmeden de yapamıyoruz sanırım.<br />
<br />
Son satırı Inna'ya ayıracağım. Bir kadın bu kadar mı tatlı olur, sempatik ötesiydi; ses sistemi bir ara gitti; o anda bildiğim tek Türkçe şarkı diyerek 'Çingenem çingenem karagözlü çingenem'i söylemesi, yine sesin bir ara gittiği anda dansçılarını da yanına alıp hem çalıp hem söylemesi çok sevimliydi. Başkası olsa tribini atar giderdi... Şarkıları ve performansı mükemmeldi, kesinlikle tarzım olmamasına rağmen ışığına kapıldım desem yeridir.<br />
<br />
Bir konser akşamı daha böylelikle sona erdi, insanlar coştu, eğlendi... Müzikalite dolu bir akşamdı, bu tür combo starlı etkinliklerin daha sık olması dileğiyle...Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-33113208743520984172014-08-31T15:53:00.003-07:002014-09-08T03:07:08.931-07:00Kozmik şeyler ve Türk kahvesi mi hadi ama…<style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:Cambria;
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:-536870145 1073743103 0 0 415 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-unhide:no;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
.MsoChpDefault
{mso-style-type:export-only;
mso-default-props:yes;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
@page WordSection1
{size:595.0pt 842.0pt;
margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.WordSection1
{page:WordSection1;}
-->
</style>
<br />
Uzaya olan ilgi, bilime olan tek yönlü hisler, sanatsal
etkinlikler ve daha birçok şey hakkında yargıların uçları var. Ucu var bunlar
söz konusuysa kalemin. Giornnio Arnanı çerçeveli numaralı gözlükler, bilmemnucci
marka ayakkabılar var bunlar varsa. Toplum sevmiyor ayrıca, Şok’taki kasiyer
duysa tansiyonu yükseliyor. Bizim bölgeye ters <b>uzay</b>, <b>bilim</b>. Haydi seviyorsun
diyelim bunları sen kesin bir acaipsin etme. Ben bunu, bunu seviyorum desen çığlık
atarak uzaklaşır herkes. Yakışıklı ya da güzel de değilsen yalnızlıktan
alışveriş merkezi turlayıcısı olursun. Valla çevremde bir iki turlayıcı var ondan biliyorum. Boşver sevme bilim, sanat falan. Ne sev
biliyor musun?
<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Küfür et abla!</b><br />
</div>
<div class="MsoNormal">
Size özel bi şarkım var bayım/bayan: <span style="font-size: small;"><span style="font-weight: normal;"><span class="watch-title " dir="ltr" id="eow-title" title="Filter - Welcome To The Fold (Official Video) HD">Filter - Welcome To The Fold </span></span></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<object class="BLOGGER-youtube-video" classid="clsid:D27CDB6E-AE6D-11cf-96B8-444553540000" codebase="http://download.macromedia.com/pub/shockwave/cabs/flash/swflash.cab#version=6,0,40,0" data-thumbnail-src="https://ytimg.googleusercontent.com/vi/Uq_REsvdCg0/0.jpg" height="266" width="320"><param name="movie" value="https://youtube.googleapis.com/v/Uq_REsvdCg0&source=uds" /><param name="bgcolor" value="#FFFFFF" /><param name="allowFullScreen" value="true" /><embed width="320" height="266" src="https://youtube.googleapis.com/v/Uq_REsvdCg0&source=uds" type="application/x-shockwave-flash" allowfullscreen="true"></embed></object></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-42199215685626736152014-06-07T04:53:00.001-07:002014-06-07T04:53:24.259-07:00Geyiklerde 'Tartma' Eylemi<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjezmT4cwPooW9JYoV_FxyJ9cMT_c4yyhpb7J35VpCTjamtHNLTdXkJWlhHelN31T7qRkUM72RpxFyYQtaVtnMcL3XgZ5qXa2XY3yr3BLxb7jrq8sf7HkmeplDm0EFooCIPVteEACLaDtUT/s1600/ferhat+verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjezmT4cwPooW9JYoV_FxyJ9cMT_c4yyhpb7J35VpCTjamtHNLTdXkJWlhHelN31T7qRkUM72RpxFyYQtaVtnMcL3XgZ5qXa2XY3yr3BLxb7jrq8sf7HkmeplDm0EFooCIPVteEACLaDtUT/s1600/ferhat+verdi.jpg" height="266" width="400" /></a></div>
Geyiklerin aralarındaki rekabetin temel nedeni dişilerdir. Biraz da belli bir bölgenin kontrolü. Bir <b>sürünün lideri</b> olmak, dişi geyiklere hükmedebilmek ve onlarla özgürce çiftleşebilmek demektir. Bu <b>doğa</b> kanunu ilginç bir rekabet anlamı taşıdğı da bir gerçek. Bir sürünün lideri ve o koltukta gözü olan adaylardan oluşan, tansiyonu son derece yüksek bir ortam.<br />
<br />
<span style="color: #783f04;"><b>Sürü lideri olmak</b></span><br />
Bir sürü liderinin karşısına nasıl çıkılır, ne yapılır olay nasıl gelişir biraz bu sorulara odaklanalım. <b>Geyikler</b> kendi sikletlerine göre bir lider söz konusu olduğunda, patronun karşısına dikilip böğürmeye başlarlar. Bu yüksek perdedeki seslerin ilginç bir matematiği vardır. Böğürme, göğüs kaslarının kuvvetli biçimde kasılmasına neden olur. Eğer böğürme yüksek perdeden ve kısa aralıklarla gerçekleştirilebiliyorsa sesin sahibi olan geyik, kuvvetli göğüs kaslarına sahip demektir. Böğürmeye karşılık veren lider, aslında bir savaşın içine girmiştir bile. Karşılıklı böğürüşmeler, kimin daha güçlü olduğunu; dolayısıyla eğer dişe diş rekabete girdiklerinde kimin daha uzun süre dayanıklılık sergileyeceğine işaret eder. Geyikler böylelikle birbirlerine dokunmadan önce adeta neler olup biteceğini öngörmekte, konuyu ölçüp hesap kitap yapmaktadırlar. <br />
<br />
Sonraki adım ise iki şekilde gerçekleşir: Lideri adayı, sürü liderinden daha güçsüz olduğunu anlayıp geri adım atabilir ve etrafta sakin sakin dolanmaya devam eder. Elbette bu durumda dişilerden de uzak duracaktır. Ve diğer seçenek ise böğürüşmelerin neticesinde sürü liderine yakın güçte olduğunu düşünebilir (hayvanlar da düşünür) ve bu durumda mutlak bir gerçek olarak boynuzlar devreye giriverir. Ancak bu notada da iki geyik birbirleriyle ölesiye savaşmazlar. Hafif hafif birbirlerinin boynuzlarına dokundururlar, aslında aceleleri hala yoktur; hedefleri birbirlerinin omuz kaslarını görmektir.<br />
<br />
Eğer omuz kası güçlüyse işi fazla uzatmaya gerek yoktur, sürü lideri adayı bu iki unsurla ciddi bir saldırıya gerek olup olmadığını ölçüp biçer. Eğer omuz konusunda da kendisine güveniyorsa, sürü liderinden daha güçlü olduğunu, en azından ona yakın olduğunu anlarsa bu kez her yıl geyiklerin yüzde 25'inin sakat kalmasına yol açan o hummalı kavgaya girişilir. Sonuç sürünün geleceğinin kimin elinde olacağını ortaya koyacaktır. Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-2081766964366252142014-05-24T08:54:00.002-07:002014-05-24T08:55:51.312-07:00Sosyal Maya Yeni Bir Uygarlık mı?<style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:Cambria;
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-unhide:no;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
.MsoChpDefault
{mso-style-type:export-only;
mso-default-props:yes;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
@page WordSection1
{size:612.0pt 792.0pt;
margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt;
mso-header-margin:36.0pt;
mso-footer-margin:36.0pt;
mso-paper-source:0;}
div.WordSection1
{page:WordSection1;}
-->
</style>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNL17pKxrjlfFtFHW_RVO2_TrdM98b6g8UcjpB-JTpqobrtOKvfOZXbeVwQ27k56tQF_IK-3Mb8J-l5MLrqwztFiDKR6aA4Lto0q1ye36Qd9BKUg7O8_ln4AQBtEhJOaDPERzEqnDXdQEa/s1600/ferhat+verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgNL17pKxrjlfFtFHW_RVO2_TrdM98b6g8UcjpB-JTpqobrtOKvfOZXbeVwQ27k56tQF_IK-3Mb8J-l5MLrqwztFiDKR6aA4Lto0q1ye36Qd9BKUg7O8_ln4AQBtEhJOaDPERzEqnDXdQEa/s1600/ferhat+verdi.jpg" height="225" width="400" /></a></div>
1 milyar 200 milyon üye birinde, diğerinde 300 milyon üye, saniyede
bilmem kaç milyon <b>Sosyal Maya</b> Uygarlığı!
fotoğraf paylaşımı, takipçi sayısı artacak diye otu falan
takip etmeler… Kabul edin yeni bir uygarlık bu. Bu, <br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Orta Amerika’da yaşamış ve daha sonra İngilizler ve
İspanyollar tarafından bu kıtanın lime lime edilmesi sonucu arta kalan yerli
halk statüsüne gerilemiş Mayalar, yüksek bir uygarlık düzeyini simgeliyordu. En
azından şehirlerinden arta kalanların sonucu buydu, bu kimseler işi biliyordu. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Sanatsa sanat, matematikse matematik hepsi vardı bunlarda;
ancak Sosyal Maya’lar kadar paylaşımcı değillerdi tabii. Retweet nedir,
unfollow ne işe yarar gibi sorulardan da bir haberlerdi. Avcılık, toplayıcılık,
sanatsal bakış açısı ve bilim… Sonuç: Mayalar. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpwXzb3mpotkEWAdw4w7z2ZhxvRYxjxUqZ2J8u0nr4JXhZHLmZqbUh9ghY6tIBgdTndpEDiewh4K7QUv4lVnp3XpMbxVsMh2iLWuUonD-KrMfEz28flW1BHU8E0mJJuVI9R8wGaP3F1KSN/s1600/ferhat+verdi+sosyal.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjpwXzb3mpotkEWAdw4w7z2ZhxvRYxjxUqZ2J8u0nr4JXhZHLmZqbUh9ghY6tIBgdTndpEDiewh4K7QUv4lVnp3XpMbxVsMh2iLWuUonD-KrMfEz28flW1BHU8E0mJJuVI9R8wGaP3F1KSN/s1600/ferhat+verdi+sosyal.jpg" height="241" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Sosyal Maya</b> ise uygarlık ekseninde ele alındığı ilk andan
itibaren büyük bir uygarlık başkaldırısı neredeyse. Üstelik sanattan felsefeye,
saçmalıktan spora kadar uçsuz bucaksız bir hareket güdümünü de bünyesinde barındırıyor
bu uygarlık. <b>Politika</b>, <b>fotoğraf</b>, <b>video</b>, <b>porno</b> ve daha nice alt başlıkla
birlikte uygarlığın sınırları biraz daha anlaşılır olabilir belki ama Orta
Amerika yerlileri Mayalardan ciddi farklar olduğu da aşikar; biraz önce de
belirttiğim gibi Unfollow yoktu mesela Maya Uygarlığı’nda…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
En üstteki sorunun yanıtına gelince, aslında bu yazıda da
açıkca vurgulandığı üzere Sosyal Maya kesinlikle bir uygarlık. Evrensel
değerlere sahip, aşırı sesli, manipülasyona elverişli -çok elverişli- faydası
yüksek, zararı da bir o biçim, toplumsal ama genel. Sosyal Maya Uygarlığı işte
tam olarak bu çerçevede yer alıyor. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-RpAbQ9QdUOAtJdL___JzapX8rC4ywOUb5fx0M4gKOPJ-dUsLswW7al6RZ3qmqgckvQGPqRCYw6Eie5abC0FxFqBL43tvJLPYi-cWhZo-N24xnIMTb4_sKWJVYITNpzEqEGBM_7wLi8F7/s1600/ferhat+verdi.gif" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh-RpAbQ9QdUOAtJdL___JzapX8rC4ywOUb5fx0M4gKOPJ-dUsLswW7al6RZ3qmqgckvQGPqRCYw6Eie5abC0FxFqBL43tvJLPYi-cWhZo-N24xnIMTb4_sKWJVYITNpzEqEGBM_7wLi8F7/s1600/ferhat+verdi.gif" height="283" width="400" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İnsanların ‘anlatma’ dürtülemesinin, tarihin çok eski
zamanlarındaki ‘ben çiçek hastalığına çözüm bulacağım, tarihe adım varya, altın
harflerle geçecek altın’ınden tutun da ‘Burayı ben fethedeceğim’e kadar o
kişinin o ‘çok özel’ olma dürtülemesinin en yerel hali. Herkesin anlatabildiği
bir platformlar platformları Sosyal Maya Uygarlığı. Peki sistemi nasıl? Nasıl
işliyor? Neden sürekli büyüyor? </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Çünkü her uygarlığın bir başlangıç-gelişme ve sönüş evresi
var. <b>Sosyal Maya Uygarlığı</b>, henüz başlangıç evresinde… Henüz fareler kendi
fotoğraflarını çekip <b>Micebook</b>’ta paylaşmaya başlamadılar bile… </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Görüşmek üzere…</div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-3880522264556196952014-03-22T14:17:00.000-07:002014-03-22T16:55:27.287-07:00Noam Chomsky’nin Nükleer Savaş ve Çevre Felaketi Adlı Kitabı Üzerine<style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:Cambria;
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:3 0 0 0 1 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-unhide:no;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
.MsoChpDefault
{mso-style-type:export-only;
mso-default-props:yes;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
@page WordSection1
{size:595.0pt 842.0pt;
margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.WordSection1
{page:WordSection1;}
-->
</style>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvi_i3hNk3pBPFASXj9lNeMBz_VcMNMx7tyUDVTYI1TxitrQl5IvMifripZQyvo-si10HoiBe0p4DD1Af7JNQ4TXVrscSd8e4_CD2ReYBezG35b5r_uUxMFkh7HH4OjnpehtzBvZk5ifpI/s1600/ferhat-verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhvi_i3hNk3pBPFASXj9lNeMBz_VcMNMx7tyUDVTYI1TxitrQl5IvMifripZQyvo-si10HoiBe0p4DD1Af7JNQ4TXVrscSd8e4_CD2ReYBezG35b5r_uUxMFkh7HH4OjnpehtzBvZk5ifpI/s1600/ferhat-verdi.jpg" height="320" width="204" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
Bir aktivist, bilim adamı ve yazar olan Noam Chomsky’nin
geçmiş, günümüz ve geleceği kapsayan karanlık tablolarından biri ile karşı
karşıyasınız. Aslında çok az insanın bildiği adeta sır gibi saklanan belki de
sadece düşünülen gerçeklere klasikleşmiş açık sözlülüğüyle yaklaşan yazar,
nükleer savaş kavramına dair önemli tespitler sunuyor. Yine ekseninde Amerika
var. Bu karanlık ülkeyi nükleer faaliyetleri, dünyanın birçok ülkesini bu konuya yönelten adımlar atması,
Japonya’ya atılan atom bombası, kimyasal silah deneyleri, insanoğlunu tehdit
eden sadistçe çalışmaları gibi başlıklar altında irdeleyen yazar; ABD’nin yanı sıra
dünyanın birçok ülkesini de çeşitli anti-yeşil yönleriyle eleştiriyor. Övdüğü çok az sayıda yeşil ülke arasında ise dünyanın en fakir ülkelerinden Bolivya var ve tuhaf bir ironi söz konusu burada... Kitabın genelinde yönetimi elinde bulunduran insanların gelecekten ziyade kısa
vadedeki çıkarları uğruna sonraki nesilleri umursamıyor oluşunu yine birçok çalışmasında olduğu gibi çarpıcı
ve en aykırı şekilde sunmayı başarıyor Chomsky. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Politika ekseninde silahlanma konusunda yaptığı vurgular
dikkat çekici. ABD’nin Irak, Afganistan gibi ülkelerdeki insanlık suçu olarak
tanımladığı istilasının yanı sıra Çin’de dahil olmak üzere küresel kontrol
sahasına aykırı tüm güçleri potansiyel risk olarak gören devlet politikasını
eleştiriyor. ‘Artık dünya, 2. Dünya Savaşı’ndaki dünya değil, kontrol edebilme
devri geride kaldı’ vurgusunu da bu noktada açıklıyor. Çin’in özellikle
denizlerde daha güçlü olmak adına yaptığı askeri harcamanın ABD’nin Irak ve
Afganistan için ayırdığı askeri harcamanın ancak 4’te 1’i oranında olduğu; bunun
da toplam ABD askeri harcamalarının çok küçük bir payı sayılabileceği, tüm bu verilere karşın ABD’nin duruma paranoyakça bir kuşkuyla yaklaştığı, ABD'nin Çin’in aslında bu çok cılız, hayal meyal
adımlarını dahi kabul edilemez gördüğünü belirtiyor. İran ile aralarında
–elbette sadece ABD saldırısı şeklinde- bir nükleer<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>savaş riskinin varolduğuna da değiniyor. Bu
noktada İran’nın Türkiye’yle nükleer alanda iş birliği içine girmesine de ufak
bir parantez açıyor, ancak en nihayetinde İran’nın sadece kendini dış
tehditlerden koruyacak güçte nükleer potansiyele sahip olduğunu, konunun
ABD’nin küresel hakimiyetine yapılan ‘küçük müdahalelere’ dahi tahammül
edememesi ile ilgili olduğunu belirtiyor. Bu noktada yazarın gerek Çin gerekse
İran’la ABD arasında bir savaş riskini üstü kapalı olarak dahi olsa belirttiğini
hissediyoruz. Pakistan ve Hindistan’ın nükleer savaşa girebilecek diğer iki
ülke olması da burada belirtilenler arasında. Her iki ülkenin de hatta İran’ın
ABD tarafından zamanında nükleer faaliyetler konusunda desteklenmiş olduğunu
hatırlatmayı da ihmal etmiyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Politika gerçek bir yalan dolan… İnsanoğlu, kısa vadede
çıkarlarını düşünmekten öteye gidemeyen karar mercilerinin parmakları arasında
dönüyor. Chomsky, çevre felaketine sürükleniyor oluşumuz hakkında da ciddi
tespitlere sahip. İklim değişimi, kimyasallar ve elbette karbon yakıtların
dünyanın yaşanmaz hale getirilmesindeki baş aktörler olduğu, üstelik olumlu bir
adımın atılması yönünde en ufak bir emarenin dahi söz konusu olmadığı Chomsky
tarafından cesurca kaleme alınıyor. Chomsky, gerek nükleer riskler gerekse çevre
felaketine doğru sürüklendiğimizi belirtirken en ufak bir umut işaretine dahi
yazısında yer vermiyor. Karanlık bir geleceğe hazırlıklı olmamızı telkin ediyor
adeta…</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-55165582616658343122014-03-19T13:26:00.000-07:002014-03-22T17:00:02.796-07:00Noam Chomsky'nin Medya Denetimi Adlı Kitabı Üzerine<style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
panose-1:0 0 0 0 0 0 0 0 0 0;
mso-font-charset:128;
mso-generic-font-family:roman;
mso-font-format:other;
mso-font-pitch:fixed;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:Cambria;
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:-536870145 1073743103 0 0 415 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-unhide:no;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
.MsoChpDefault
{mso-style-type:export-only;
mso-default-props:yes;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
@page WordSection1
{size:595.0pt 842.0pt;
margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.WordSection1
{page:WordSection1;}
-->
</style>
<br />
<div class="MsoNormal">
Çağımızın en önemli aktivistlerinden <b>Noam Chomsky</b>’nin <b>Medya
Denetimi</b> adlı bir çırpıda silinip süpürülecek boyutlardaki(60 sayfa) kitabı bir
gazetecilik mezunu olarak ilgimi çekti. Medyanın kimi yönleri ile politikanın
yan kolu olma yetisi zaten bildiğimiz konulardan, ancak Chomsky oldukça keskin
ve direkt bir dile sahip olduğu için bu durumu, çok sayıda hasır altı mevzuyla birlikte öylesine güzel
harmanlamış ki akademik bir konu olmasına karşın sürükleyicilik had safhaya taşınmış... </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVwKUClbV_CElmIdCLjhtHD_oIOBMOyGHAZoI0M8woXkp9bGzqHLO0GogtXG3ICbzcZNtpwr8M0NNpZbr-5JTzwrFNn8Y9RMZtrM99zks9FaEJf1T96CbhUP0s_l8-s2g2mXMy_29ieg9B/s1600/ferhat-verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgVwKUClbV_CElmIdCLjhtHD_oIOBMOyGHAZoI0M8woXkp9bGzqHLO0GogtXG3ICbzcZNtpwr8M0NNpZbr-5JTzwrFNn8Y9RMZtrM99zks9FaEJf1T96CbhUP0s_l8-s2g2mXMy_29ieg9B/s1600/ferhat-verdi.jpg" height="320" width="191" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #660000;"><b><br /></b></span>
<span style="color: #660000;"><b>Ne anlatıyor?</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Chomsky, daha ilk sayfasında Amerika Birleşik Devletleri’nin
1. Dünya Savaşı sırasındaki tamamen pasivist olan ve savaşa girmek için en ufak
bir neden dahi görmeyen halkın 6 aylık bir probaganda çalışmasıyla Almanları
lime lime etmeye hazır hale dönüşümünü anlatıyor. Keskin bir başlangıç. Probagandanın gücünü yavaş
yavaş okuruna aşılatmayı hedefleyen yazarın ekseni ise çok sayıda
eserinde olduğu gibi ABD. Halkın medyanın ve yüksek profesyonellikteki
halkla ilişkiler endüstrisi için her zaman kolay lokma olduğu, ABD’nin
Dominik Cumhuriyeti, Irak gibi ülkelerdeki dış politika hamlelerinin
-sahip olduğu ülke terorizmi- anekdotuna karşın halkın desteğini arkasına aldığı ve bu konularda harcanan milyar dolarlık
probaganda çalışmalarının etkisi lafı hiç uzatmadan anlatılıyor.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Örneğin İran’la 10 yıla yakın süre savaşan ve bunun
neticesinde bir başarı elde edemeyen Irak’ın 90’larda küresel bir tehtit olarak
adfedilmesi örneğini veriyor Chomsky. Nasıl olurda daha hemen yanındaki İran’ı
alt edemeyen bir ülke dünya barışı için topyekün bir tehtit olur ve ABD’de
‘Irak dünyayı yok etmeden biz onları haklayalım’ bayrağını taşıyarak Irak’a
saldırır? Irak, ABD saldırısıyla darmadağın oldu ve biz tüm bunlarda hep ABD’yi
haklı bulduk… İsrail’in bölgedeki Filistin vahşeti de Chomsky’nin aslında
birçok eserinde de olduğu üzere okları üzerine çekiyor. Yazar, ABD’nin
desteğiyle İsrail’in etrafının kan gölüne dönüşmesi, ülkelerin tüm barışcıl
çabalarına karşın ABD’nin desteğini ardına alan İsrail’in kan dökmeye devam
ediyor oluşunu büyük bir cesaretle anlatıyor. Hemen ardından da Afganistan’a
yapılan saldırıdaki 11 Eylül etkenini de açıyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #660000;"><b><br /></b></span>
<span style="color: #660000;"><b>Afganistan meselesi</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Afganistan’a ABD’nin ‘bize o teroristleri verin ya da
ülkenizi darmadağın edeceğiz’ tehditini ülke terörü olarak adlandıran Chomsky,
Afganistan’a karşı girişilen saldırıya Türkiye’nin hızla destek çıkmasını da
hedef alarak eleştiriyor. Tüm bu olanların sonucunda ABD’deki büyük gazete ve
TV’lerin halkı/dünyayı parmağında oynatması, ABD’nin sergilediği saldırgan
politikaların dünyanın hiçbir ülkesinde yadırganmayacak seviyede bulunmasını
medyanın olağanüstü gücüne endeksliyor.<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>Medyanın işini yaptığını ve sektöre harcanan paranın hakkını verdiğini
de vurguluyor. Hedefindeki ise ABD dış politikasındaki canice tutumlar. </div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<span style="color: #660000;"><b>ABD gerçekleri</b></span> </div>
<div class="MsoNormal">
Chomsky, örneğin ABD’de ülke ekonomisinin berbat durumda
olduğu 2000’lerin ilk yarısında Afganistan, ardından Irak’ın hedef alınmasının
bir tür hedef saptırma/halkı uyutma hamlesi olduğunu belirtiyor.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Tüm bu olanlara karşın ABD politikasını
eleştiren tek bir doğru dürüst cümlenin dahi olmaması ele alınıyor. Bilindiği
üzere medya tabanında durum genel hatlarıyla bu şekilde gelişmiş, aralarında
sanatçı ve müzisyenlerin de bulunduğu bazı aktivistlerin ABD’nin ‘kan döküyor
olması’ karşıtı hamlelerini eleştiren çalışmaları olmuştu.</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #660000;"><b>Sonuç</b></span></div>
<div class="MsoNormal">
Chomsky’nin sadece 60 sayfaya sığdırdığı bu denli başarılı
bir analizi okumak harikaydı. Bazı yönleriyle doğruluğu kanıtlanmamış/yazarın
düşüncesi şeklinde noktalar barındıran çalışmada, ABD dış politikasının dünya
genelinde kabul görüyor oluşunda probaganda ve halkla ilişkiler çalışmalarının
rolü oldukça iyi bir şekilde işleniyor. Özellikle medya ile ilgili eğitim gören
kimselere, etrafında aslında neler döndüğünü merak eden araştırmacı kişiliklere
Noam Chomsky’nin Medya Denetimi adlı kitabını tavsiye ediyorum.<br />
Fiyatı 7,5 TL. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-19457661628231961172014-03-15T15:51:00.002-07:002014-03-15T15:51:35.164-07:0016 ve 17. Yüzyıldan Bir Papalık Fermanı<b>Türklere</b>, Magriplilere* ve başka Hristiyanlık düşmanlarına silah, tel, demir, kalay, pirinç, bakır, kükürt, güherçile, at, top ya da silah ve saldırı araçları yapımında kullanılan başka eşya, halat, kereste ve denizcilik gereçleri ve başka yasaklanmış malları satanları <b>afaroz</b> edilecek ve lanetlenecektir.<br />
<br />
<i><b>Kaynak: </b>Ortadoğu, Bernard Lewis</i><br />
<i><b>*</b> Kuzey Batı Afrika Bölgesi'nde yaşayanlar </i>Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-73239419350161485882014-02-20T15:04:00.004-08:002014-02-22T11:35:13.218-08:00Noam Chomsky’nin ‘Vahşi ABD Emperyalizmi’ Adlı Kitabı Üzerine<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSFYZvhwsQyfmMxmH1m74sq8N5A7dbx0ZzOCikDpzVHdeLyYEs-X6HOdMY5IZzbNpHaBzzNvvzp7RFmB8OXsqavb2102yaKUcPYlMVOuayu9ovw7BFdpoBm7KdjxtYGr0ZSBVED9pjE7re/s1600/ferhat-verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiSFYZvhwsQyfmMxmH1m74sq8N5A7dbx0ZzOCikDpzVHdeLyYEs-X6HOdMY5IZzbNpHaBzzNvvzp7RFmB8OXsqavb2102yaKUcPYlMVOuayu9ovw7BFdpoBm7KdjxtYGr0ZSBVED9pjE7re/s1600/ferhat-verdi.jpg" /></a></div>
ABD’li dilbilimci, siyaset kuramcısı, filozof ve aktivist
<b>Noam Chomsky</b>, <b>Vahşi ABD Emperyalizmi</b> adlı kitabı ile ABD’nin küresel barış karşıtlığı eksenindeki dış
politika anlayışını ele alıyor. Uç noktalara varan bir tür post-modern açık yüreklilikle kağıda dökülen tezler, sorgulanabilir yorumlar eşliğinde sunulurken, öznel bakış açısının küresel bir güç odağı halindeki ABD üzerinde ne denli serbestçe sergilenebileceği de gözler önüne seriliyor. Hayranlık uyandırıcı!</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #660000;"><b>Eksende neler var?</b></span><br />
Kitabın ekseninde <b>ABD emperyalizmi </b>var, ancak ‘vahşi’ kelimesi ile ABD emperyalizmi birlikteliği yazar tarafından üniversite anfisi kolonlarından çıkmış sözlerden ziyade biraz söyleşi türünde ele alınıyor. Neredeyse
hiçbir kelimesinde denge unsurunu önemsemeyen Chomsky, özetle <b>ABD</b> ve <b>İsrail</b>’in <b>Ortadoğu</b>’daki dengeler üzerindeki kanlı
etkilerini -tamam belki de kendi bakış açısıyla ama gayet mantıklı tezlerle- bir bir sıralıyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Chomsky</b>’e göre <b>ABD</b>, <b>İsrail</b>’in <b>Filistin</b> halkını açık şekilde
kendi topraklarından kovma gayretine tüm dünyayı umursamadan yardım ediyor ve bu gayretin insan hakları gibi artık nesnelleşmeye başlamış kavramlarla da uzaktan yakından ilişkisi yok. Bununla birlikte ABD'de uzun yıllara dayalı; 'İsrail ne yapsa haklıdır' politik tavrının da zedelenme evresine girdiği ve işlerin değişebileceği de belki yazar tarafından bir çeşit 'Pollyanna'cılık türünde' ve aslında zayıf olasılıklar olduğu derinden hissettirilerek belirtiliyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #660000;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="color: #660000;"><b>Akılda neler kalır? </b></span><br />
Kitabı bitirdikten sonra <b>ABD</b>’nin dünyanın birçok ülkesini kapsayacak şekilde politik ve ekonomik çıkarları nedeniyle kan döken bir ülke olduğunu
detaylarıyla kavramanız/düşünmeye başlamanız mümkün. Bunun yanı sıra nükleer silahlarla ilgili bazı
çarpıcı bilgiler de yer alıyor kitapta; örneğin bazı ABD nükleer denizaltı
silahlarının hangi denişaşırı ABD adalarında konuşlandırıldığı, İngiltere’nin
ABD’nin ‘küçük ortağı’ konumu; <b>Bill Clinton</b>, G. W. Bush, Barrack Obama gibi ABD
Başkanlarının bir takım küresel politika hamleleri ilginç detaylar eşliğinde
yer alıyor.<b> </b><br />
<br />
<b>ABD </b>politikaları çerçevesinde <b>İran</b>'da sıklıkla bahsedilen bir ülke durumunda. <b>Türk</b> bandıralı Mavi Marmara gemisinin İsrail tarafından
baskına uğraması da Chomsky tarafından kısa da olsa yorumlanıyor. Chomsky'e göre İsrail'in gemimize ve vatandaşlarımıza yaptığı tam anlamıyla saçmalık.ABD asıllı bir akademisyenden bunları okumak anlamlı olmakla birlikte, yaşadığımız süreçi bir düşündüğümüzde konunun aslında hasır altı edildiği de fark ediliyor ve bu emin olun rahatsızlık veriyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<span style="color: #660000;"><b>Fiyat ve son yorum</b></span><br />
Chomsky’nin kendine has üslubuyla kaleme aldığı <b>Vahşi ABD
Emperyalizmi</b>, sadece 80 sayfa (bir çırpıda okunacak türde). Kitabın
fiyatı ise 8 TL ve açıksözlülükle yakın coğrafyamıza yine yakın tarihten günümüze değin ışık tutması, sıklıkla vurguladığım gibi açıksözlülüğü, güvenilirliği övgüyü hak
ediyor; Vahşi ABD Emperyalizmi’ni politikaya çok az dahi olsa ilgisi olan
herkese tavsiye ediyorum.<br />
<br />
D&R'dan satın almak için <a href="http://www.dr.com.tr/kitap/vahsi-abd-emperyalizmi/noam-chomsky/arastirma-tarih/politika-arastirma/dunya-politika-/urunno=0000000575560" target="_blank">buraya</a> tıklayabilirsiniz.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-83602445368359778532014-01-04T16:22:00.001-08:002014-02-22T11:01:48.444-08:00Kandemir Konduk-Sayenizde Efendim<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgO6tGgGJ4NQdUXFbdSpEI3SQ8yJYePF0vAk0tnknpjcf-e-ZMybyvTM6PkWrRog1q_gE71Z-b60JIlJujGEKIjy2-w6LZLGxwK4Rh-VpA0GytVpz1pr7BoDRnE6Tcy0qBDs1AYRFZ9KoCz/s1600/ferhat-verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgO6tGgGJ4NQdUXFbdSpEI3SQ8yJYePF0vAk0tnknpjcf-e-ZMybyvTM6PkWrRog1q_gE71Z-b60JIlJujGEKIjy2-w6LZLGxwK4Rh-VpA0GytVpz1pr7BoDRnE6Tcy0qBDs1AYRFZ9KoCz/s320/ferhat-verdi.jpg" height="320" width="240" /></a></div>
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;">Kandemir Konduk, bu şahsına munhasır ismi sanırım duymayanınız yoktur. Komedi tarzı dizilerde eğer senaryoda onun ismi varsa vurgulama konusu çok yüksek seviyededir: "Kandemir Konduk'un senaryosunu yazdığı..."</span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;">Konduk'un komediye dönük bir düstura, farklı bir zekaya sahip olduğu az çok bilinir, konuşulur... Genelde 90'lardaki TV dizilerinde bunu ben de görüyordum ama tesadüfen elime geçen bir kitabında ilk kez komediye dönük ilginç bakış açılarını "okuma" imkanım da oldu.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Bir ustanın kaleminden 1980'ler...</b></span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;">"Sayenizde Efendim" adlı, neredeyse 30 yıl öncesinde kaleme alınmış eserinde Konduk, 1980'lerin başındaki Türkiye'yi, daha çok İstanbul'u, her biri 5-6 sayfalık komedi türü hikayeler temelinde paylaşıyor. Eserde, kimi zaman bir memur oluyorsunuz, kimi zaman Ford marka o efsane toplu taşıma araçlarında seyahat etmek zorunda kalan ama pek fazla şikayet etmeyen insanlar...</span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Samimi tespitler komedyası </b></span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;">Tespitler, samimi oluşu ile kendine okunma süresince öyle bir bağlıyor ki, o kısa hikayelerin kısalığını ciddi manada yadırgıyor, sonrasında gelen hikayenin sizi çabucak sarışıyla öncekini hızlı bir şekilde kenara bırakabiliyorsunuz. Geçişler, anlatı, konuşma dilindeki samimi diyaloglar, akıcılık ve her alanda gülümsetici serüvenler yazarın hikayelerindeki en güzel köşeler... Eserin en hoş özelliklerinden bir diğeri ise sizi sıklıkla gülümsetebilmesi, hatta kimi anlarda kahkahalar atmanız bile olası.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;">Kitapta aktarılanlar ve bir anda karşılaştığınız manzaralar, her ne kadar 30 sene öncesine dayansa da tam anlamıyla -tespitler komedyası- şeklinde, üstelik güçlü bir kalemin ince çizgileri ile karşınızda belirdiği için 50 sene sonra dahi tekrar tekrar gülünebilecek bir eser özelliğini beraberinde taşıyor.</span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><br /></span></span>
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;"><b>Nerede bulurum? </b></span></span><br />
<span style="font-family: Arial,Helvetica,sans-serif;"><span style="font-size: small;">Kandemir Konduk'un Sayenizde Efendim'ini bir çırpıda okuyabilir, bolca düşünüp gülebilirsiniz... Kitaba nasıl ulaşırım sorusunun cevabı ise 2. el kitapçılar... Sahafçılar Çarşısı'nı ve Bakırköy'ü de deneyebilirsiniz ama özellikle Kadıköy'de Sayenizde Efendim'in bulunma olasılığı yüksek. </span></span>Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-77868660141862917772013-12-21T09:22:00.000-08:002013-12-21T09:22:01.146-08:00Orhan Pamuk’un Beyaz Kale’si Üzerine
<style>
<!--
/* Font Definitions */
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
mso-font-charset:78;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:"MS 明朝";
mso-font-charset:78;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:1 134676480 16 0 131072 0;}
@font-face
{font-family:Cambria;
panose-1:2 4 5 3 5 4 6 3 2 4;
mso-font-charset:0;
mso-generic-font-family:auto;
mso-font-pitch:variable;
mso-font-signature:-536870145 1073743103 0 0 415 0;}
/* Style Definitions */
p.MsoNormal, li.MsoNormal, div.MsoNormal
{mso-style-unhide:no;
mso-style-qformat:yes;
mso-style-parent:"";
margin:0cm;
margin-bottom:.0001pt;
mso-pagination:widow-orphan;
font-size:12.0pt;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
.MsoChpDefault
{mso-style-type:export-only;
mso-default-props:yes;
font-family:Cambria;
mso-ascii-font-family:Cambria;
mso-ascii-theme-font:minor-latin;
mso-fareast-font-family:"MS 明朝";
mso-fareast-theme-font:minor-fareast;
mso-hansi-font-family:Cambria;
mso-hansi-theme-font:minor-latin;
mso-bidi-font-family:"Times New Roman";
mso-bidi-theme-font:minor-bidi;}
@page WordSection1
{size:595.0pt 842.0pt;
margin:72.0pt 90.0pt 72.0pt 90.0pt;
mso-header-margin:35.4pt;
mso-footer-margin:35.4pt;
mso-paper-source:0;}
div.WordSection1
{page:WordSection1;}
-->
</style>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOF7BCJ5mqaSnzC84tt8eNlkamqzq35KowVeKubwI0U6jgkQ6Bz8d5nsonaDiQeyhf5IwyDsrxwtn3twoPsT8iqTkLMCVc8OFLxCjROQ5trF79FF0eO9Sfjn8LPrbDkxI95wwQznEVJ2j1/s1600/ferhat-verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjOF7BCJ5mqaSnzC84tt8eNlkamqzq35KowVeKubwI0U6jgkQ6Bz8d5nsonaDiQeyhf5IwyDsrxwtn3twoPsT8iqTkLMCVc8OFLxCjROQ5trF79FF0eO9Sfjn8LPrbDkxI95wwQznEVJ2j1/s320/ferhat-verdi.jpg" width="213" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
<b>Orhan Pamuk</b>’un <b>Beyaz Kale </b>adlı romanı, 180 sayfaya
sığdırılan gerçek bir dostluk serüveni. Az sayıda mekan, az sayıda kişi, az
sayıda heyecan verici olaya tanıklık edilen eser, <b>Osmanlı İmparatorluğu</b>’nda 17.
yy’da geçiyor. Merkezi iki kişiye dayalı <b>Beyaz Kale</b>’de bu kişilerden ilki
Osmanlıların eline geçen Venedikli ve zekasıyla açıkca fark edilen bir esir,
diğeri ise esirin sahibi “Hoca” adlı bilime meraklı kişi. Esir ve Hoca’nın bir
odada bilim üzerine yaptıkları konuşmalar, Hoca’nın Venedikli'nin gözünden
psikanalizi kitabın hem giriş kısmını hem de aslında tüm romanın çekirdeğini
oluşturuyor. Bu arada her ikisi de birbirlerine benziyorlar, neredeyse ikiz
gibiler. Hoca’nın Venedikli tarafından adeta “bilgiyle donatılması” ve zamanla
Osmanlı Sultanı’nın gözüne girerek nispeten varlıklı hal alması kitabın gelişme
sürecinde işleniyor. Bu süreçte Venedikli Hoca’ya Hoca’da Venedikli’ye hayatını
bir masa etrafında yazarak aktarıyor. Kısa hikayeler yazıp birbirlerine veriyorlar.
Hoca, bu hikayeleri küçük yaştaki Sultan’a okuyarak onun yakınlığını kazanıyor. Bunun avantajlarını da yavaş yavaş kazanıyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Venediklinin yurt ve eşine duyduğu özlem, Hoca’nın ilerleyen
yaşına karşın evlenmemiş olması eserde verilen detaylar arasında. <b>Beyaz
Kale</b>’nin sonuca doğru ilerleyen bölümü ise Venedikli ve Hoca’nın birbirlerine
karşı duydukları sevgi,<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>Hoca Efendi’nin
Venedikli’den öğrendiklerini Sultan’a aktarıp önemli ve hatrı sayılır bir kimse
olması; daha sonra Venedikli’nin Sultan’la tanışıp onu zekasıyla etkilemesi,
Sultan’ın kişilik özellikleri ve son olarak da Hoca ile Venedikli’nin birlikte
geliştirdikleri devasa bir top, romanın çok sayıdaki odak noktasına kaydığı,
okurun merakının arttığı bir süreci beraberinde getiriyor. Devasa top
hazırlandıktan sonra Osmanlıların Lehistan seferine çıkılması ile sonuç kısmına
geliniyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bu seferde top başarılı olamıyor; üstelik çok büyük olduğu
için her top atılışında Osmanlı askerlerinin ölümüne de neden oluyor. Lanetli
sayılması ve Osmanlı ordusunda Venedikli’nin ve Hoca’nın “lanetli” olduklarını
düşünmesi ile süreç kitabın sonlarına gelinirken okuru bir bakıma “şoke” eden
bir noktaya geliyor. Hoca efendi, çok benzediği Venedikli’nin yerine geçip kaçıyor.
Vendikli ise “Hoca”ya dönüşüyor. Bu süreç o kadar doğal bir şekilde ifade
ediliyor ki okuru da çok şaşırtmamanın ötesinde birbirlerinden ayrılmalarından
ötürü üzüyor; ikilinin sürekli birlikte geçen hayatlarında bu noktaya gelinmesi
okur açısından sarsıntılı oluyor. </div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-60324652111838145002013-11-16T08:41:00.001-08:002014-02-22T10:04:59.129-08:00Bağlantılar<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrdFF2quIRBzkPzujgUwbgEQZ6NcJzvnGwiLI4J0yr5wnCevZTOOoA0C5dc_sEwR1FXpoaCtmJZDfXE_sZO1e2yEziBujMtn651Tk444akSPC0ry8xQXU9L3PrG_VluzJmcNUWndFXEqCy/s1600/computer-ram-pirates.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgrdFF2quIRBzkPzujgUwbgEQZ6NcJzvnGwiLI4J0yr5wnCevZTOOoA0C5dc_sEwR1FXpoaCtmJZDfXE_sZO1e2yEziBujMtn651Tk444akSPC0ry8xQXU9L3PrG_VluzJmcNUWndFXEqCy/s1600/computer-ram-pirates.jpg" height="300" width="400" /></a></div>
"Bir süre sonra her şey birbiriyle bağlantılı görünmeye
başlar." Bağlantı, etkilenen ve etkileyenler tarafından kurulur. Etkilenen
sizsiniz, etkileyen ise sizin çevrenizde olup bitenler, seçenekler…<br />
<br />
Örneğin
size çarptığı anda hastaneye gitmeye mecbur bırakan otomobil, bir etkileyendir.
Aynı şekilde üst geçidi kullanmak yerine yola atlayan kişinin zihnindeki o
tercih anı da.<br />
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
İnsan, etkilenmek için doğmuştur. Çeşitli ve bitmek bilmez
karar anları, etrafı saran sürprizler etkileyen ana aktörlerden birkaçıdır.
Örneğin yaşadığınız yere düşen bir meteor,<span style="mso-spacerun: yes;">
</span>yürürken bir anda size çarpan şimşek gibi etkileyenler şok edici
sürprizler kategorisine girer.<br />
<br />
Yolda yürürken gözünüze giren ağaç dalı gibi
sürprizler de yaşam şeklinizi hızlı bir şekilde değiştiren-etkileyenlerdendir. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Bununla birlikte dış kaynaklı olmayıp iç dünyanın, iç
kontrolün neden olduğu kararlar da insanoğlunun yaşam şekline yön verir. Hatta
bir sınavda a ve b seçeneği arasında kaldığınızda yaptığınız tercih dahi
hayatınızın ilerleyen sürecini etkilemektedir.<br />
<br />
Bir seçenekle sonraki dört yıl
Bartın ya da Malatya’da geçirilebileceği gibi dünyanın en güzel yerlerinden
birinde yaşamanızı da sağlayabilir. Tüm bunlar bağlantıların bitmek bilmez
sınırları ve sahip olduğu güçtendir.<span style="mso-spacerun: yes;"> </span></div>
<br />Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-84795710053919594542013-03-30T12:26:00.000-07:002013-03-30T15:07:41.287-07:00Deneysel Müziği Deneyememek<br />
<div class="MsoNormal">
<b><i>Farklı olmak neden bu kadar zor? Cevaplarına değiniyorum.</i></b> </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Müziği deneysel bir biçimde yaşatmak müzisyenin elinde;
ancak değişim pek zor bir şeydir ki popüler kültürün ağır bastığı bir dünyayla
bir arada düşünüldüğü zaman çok daha kaçınılmaz bir zorluk düzeyine ulaşır.
Örneklerine erişmek için bazı alt maddeler geliştirilebilir deneysel müzik ya
da müzikte deney için. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6SKHt5yQy9p4Y1epRlOwfXlNxaJvdEOcxYAvaY_1151bYtXWKaTEDaQsuXfi44J-OoUXnPYQiDvbTeRDhUqcypo2KJ2O_uwGgUQNhzK_F20T5p-F7x4FfNl51igSR86V2SpCgyEsTZjrf/s1600/kida.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" height="308" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEi6SKHt5yQy9p4Y1epRlOwfXlNxaJvdEOcxYAvaY_1151bYtXWKaTEDaQsuXfi44J-OoUXnPYQiDvbTeRDhUqcypo2KJ2O_uwGgUQNhzK_F20T5p-F7x4FfNl51igSR86V2SpCgyEsTZjrf/s320/kida.jpg" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal">
1980’lerde Depeche Mode sound’undaki gibi sesin farklı
aşamalarına erişmek amacıyla duvarlara çarpttırılan nesnelerden elde
edilmesinin yerini günümüzde mega-dijital alt yapılar almış durumda. Teknoloji
elbette müzikal sonuçlar için gelinebilecek sınırları zorluyor, peki sonuçlar;
aynı müzik alt yapıları ile oluşturulmuş, aynı bakış açısından öteye
geçirilmekten korkulan bir hedef kitleye sunulan sözüm ona popüler müzikler. DJ
seti ya da bir Apple MacBook Air’le elde edilen ses, müzikal detaylara
erişirken daha fazla normale, benzere dönüyor artık. Gün geçtikçe daha normale.
Yani deneysele aykırı müzik sürekli olarak ve her ülkeden söz birliği
etmişcesine yükseliyor. Aslında sonsuzluğa giden bir doğru üzerinde seyrediyor. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Global Benzerlikler</b></div>
<div class="MsoNormal">
Günümüzün en popüler söylemi globalite; hep bir ağızdan,
insanoğlunun bir tıkla tüm dünyaya erişilebilme özelliğinden bahsediliyor. Evet,
insan yeni bir özellik kazandı, tüm dünyaya tek tıkla erişebilmek. Dünyanın bir
numaralı multimedya hazineleri Apple iTunes ve Youtube’da herhangi bir müzik
adı ya da sanatçı adını yazmanın sonuçları size aradığınız her kimse, her kimin
ürettiği müzikse o anda sunulması şeklinde. Ancak dikkatinizi çekiyor mu?
Birbirlerine ne kadar benziyorlar. Aynı gitar riflerinden söz ediyorum evet,
aynı ritmlerden, aynı bateri dizilişlerinden, aynı setlerden, klişelerden. Bir
adım ötesine ne zaman geçilecek? Radiohead’in Kid A albümünde denediği müziği
neden daha fazla insan deneyemiyor. Farklı olmak neden bu kadar zor? </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">İnsan Algısı</b></div>
<div class="MsoNormal">
İnsan algısına yönelik müzik, her zaman üzerinde durulan
müzik şeklini belirledi. Uzun yıllardır, aynı türden tonların, ritmlerin
üzerinde dolanılması bu yüzden. Evet dolanmak, bir sarmalla adeta hareketsiz
kalmak bu. İnsan, yeni bir şeyle karşılaştığında kabul edebilme aşamalarını,
zihinsel alt yapısının yeniliğe karşı korunaklı oluşundan ötürü kolaylıkla
aşamaz. Genelde hiç aşamaz. Bu nedenle müzik prodüktörleri ve onların
yardımcıları basit ve birbirine benzer müzikler etrafında müzisyenleri döndürür
durur. Sarmal şeklinde yani. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Para</b></div>
<div class="MsoNormal">
Her kesime hitap etmenin bu denli zor olduğu günümüzde
kısıtlı kitlelere hitap etmek dururken risk almak niye? Bu sorunun yanıtı
müzisyen için olduğu kadar prodüktör, miks mühendisi, menejerler, dağıtım
kanalları içinde aynıdır: Niye risk alalım ki. Hali hazırdaki müziğe uyum
sağlamış insanları farklı deneylerle buluşturmanın zamanı gelmedi mi? Bu soru
müzik dünyası için Stanley Kubrick filmlerindeki gibi fantastik kalıyor. Bir
devinimin eleştirisi gibi ama yalnızca izlenen türden yani. Eğer geldiyse uyum
için aşılacak bu özel zaman, birçok müzisyen ve arkasındaki sahne için finansal
karlılığı zora sokacaktır. Bu basit matematikten yola çıkan müzik döngüleri
deneylerden uzakta kalmayı tercih ederler. Tüm dünyada böyle ve elbette
ükemizde de.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<b style="mso-bidi-font-weight: normal;">Zaman</b></div>
<div class="MsoNormal">
Kreatif duygularına dur demek istemeyen bazı müzisyenler
deneysel çalışmalar yapmaktadır. Bunları izlediğinizde klişenin ne kadar sıkıcı
olduğunu fark ederken bir yandan da alışma güçlüğü yaşarsınız. Zihninizden
çıkacak kelime: “İlginç” olacaktır. Devamını getirmekse elbette alışma
güçlüğünüzün sonrasıda belirir. Kulağınızdakini popülist yaklaşım olarak
değerlendirmek, çok kaçamak bir değerlendirme olan “sanatsal” olarak tanımlamak
size kalmıştır. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Artık dönüşümde music time’ın zamanı gelmedi mi?
Yanıtları aramaya devam edeceğiz. </div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-77784244001032704012013-02-17T04:28:00.000-08:002014-02-22T09:44:42.901-08:00Google Boy<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBtW1AvG_9iT7RVn1wQwvfG1SA2KQtaOPxVDMJSg3UuEyGMwFUWTYChOvRFK5PVmHjuq77GSkIQz4LxedZ2w3B84YdIxN2eotzIo12ynoQiIYngBsaZnxRbcgIYvtuQH49-Cx5Ur2JE6S_/s1600/The-Book-Light-2.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhBtW1AvG_9iT7RVn1wQwvfG1SA2KQtaOPxVDMJSg3UuEyGMwFUWTYChOvRFK5PVmHjuq77GSkIQz4LxedZ2w3B84YdIxN2eotzIo12ynoQiIYngBsaZnxRbcgIYvtuQH49-Cx5Ur2JE6S_/s1600/The-Book-Light-2.jpg" height="488" width="640" /></a></div>
Birini öldürdüğünüzde emin olun onun temel kablolarını kesmemişsinizdir. Bir şekilde bağlantı sürer. Arkadaşları ya da geride bıraktığı oğlu veya aşık olduğu kadın onun mesajlarını dünyaya iletmeyi sürdürür. Temel kablonun kesilmesi zaten pek mümkün değildir. Bir hayatın devamlılığı ya da karışıklığı olur ama emin olun tamamıyla sonu olmaz. Çünkü insanoğlu zaten oğuldur ve bir döngünün peşindedir. Döngüler kesintiye uğramaz; sarmal bir konudur yani insan. Peki bilmek? İnsanda anlamak ya da görmek için verilen mücadelenin tümü gerekli kablolar olmaksızın yetersiz elektrik akımıyla işler ve işleyen bir kabloda bir yere aktarılıp gider. Bundan nemalanan oluşumlar vardır, örneğin Google ve Facebook.<br />
<br />
Kaybolanın aslında elektrik devreleri yoluyla bulunmasını amaç edinen bu iki platformdan ilk olarak Google’a göz atacağız. Attık ve bir insan olarak Google’ı tıklaması gereken <b>Google Boy</b>’a değiniyoruz.<br />
<i>Görünüşte sakin ama hep düşünen Google Boy;<br /> Her şeyi bilmesi gerekli ve bilmediğinde tıklayacağı yer belli<br /> Google,</i><br />
<i><br /></i>
Tıklanan bir platform, yani üzerinde bir şeylerin yaşadığı ya da yaşamadığı türden bir alan. Amacı ise yaşam ya da ölümle ilgili. Yani her an ve her şeyle. Peki hep düşünen Google Boy neden düşündükleri ve öğrendiklerine karşın zerre kadar hafızasız(bilinç ya da bilginin dilbilgisinden bağımsız olarak olumsuz fiil çekimi halinde yani)anlatımın heterojen oluşuna tanıklık etmeyi seviyor musunuz? Öyleyse devam edin, hayır her şey gibi bu makalenin de anlaşılır olmasını umut ediyorsanız hiçbir şeyi zaten anlamamaktasınız demektir. Biz yine de devam edelim...<br />
<br />
Kaybolanın aslında elektrik devreleri yoluyla bulunmasını amaç edinen diğer platforma Facebook’a değineceğiz. Ama şu anekdotu hatırlatmakta fayda elbette yok: Google'dan farklı olarak Facebook'ta var olanı da kaybedebilirsiniz.<br />
<br />
<b>Bilimsel bir neden.</b> Bir sağlık çiftliği, kent dışında… Adı Facebook. İnsanların bir arkadaşlık teklifine hayır asla dediğinde web sitesinden çıktığı ama şimdi değil belki daha sonra dediğinde kalmaya devam ettiği bulgusunu elde eden Facebook. Zihinsel bir matematik döngüsü, arşivleme haritası ve para makinesi aynı zamanda. Peki ya kitlelerin sebep-sonuç dışavurumu? Burada öykünün trajik ve acıklı yanı başlıyor; cevap basit: <b>Facebook</b> anasayfasında arkadaşların harcadığı zamanlara göz atarak harcanan zamanlar. Bir sağlık çiftliğinde sağlık arıyorsanız koyun oldunuz ve evet trene değil (çünkü siz o tür değilsiniz, asilsiniz ve inek değilsiniz) insanlara bakan sizsiniz. <b>Mekanik bir sonuç</b><br />
<br />Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-50737536535545637062013-02-17T04:26:00.000-08:002014-02-22T10:09:09.143-08:00Stanley Kubrick ve Toplumda Teknoloji Paradigması<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjD8V_pjK1S2iFSynubefpj_SS-rfohUcMXCfu_t7IgXwGYAdqNu5uoebxMNE30qShsADQ2Rpn5Pz0PcV5skOZgJWGiMQZMnhzH7vMBlxa_GP5wRVpS1GP3NbU11G2GY8f_cqk-9y3LR2I-/s1600/Linux-Hacker-1024x768-Wallpaper-Desktop-Crack-The-Code.jpeg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjD8V_pjK1S2iFSynubefpj_SS-rfohUcMXCfu_t7IgXwGYAdqNu5uoebxMNE30qShsADQ2Rpn5Pz0PcV5skOZgJWGiMQZMnhzH7vMBlxa_GP5wRVpS1GP3NbU11G2GY8f_cqk-9y3LR2I-/s1600/Linux-Hacker-1024x768-Wallpaper-Desktop-Crack-The-Code.jpeg" height="300" width="400" /></a></div>
Stanley Kubrick’in filmlerinde her zaman ters olan ve düz olan birbirine karışmıştır. İki insan oturarak konuşmak yerine yatarak konuşur ya da bir sevişme sahnesi yavaşça, bir akış dahilinde kaydedilmez aşırı hızlı bir şekilde kaydedilir. Her şeyin alt anlamları vardır. Sosyal mesajlar, toplumdaki değer yargıları ve bir başka deyişle de <b>hareket hızı </b>eleştirilir.<br />
<br />
Konu teknolojiye ilişkilendirildiğinde de durum aslında farklı bir eleştiriyi gerekli kılmakta. Tüketim çılgınlığı ya da yüksek fiyat yaygaraları dikkate alınmadan multimedyalar ileri sarılarak büyük bir hızla sürüyor. <b>Sürü</b>, bir kavramsal paradigmanın tüm sebep-sonuç ilişkilerini bizlere sunuyor. Bir telefon anında moda olup giysi halini alıyor. Süslenip, şarj ediliyor. Gösterilmesi gereken markalar arasında seçim gerçekleştiriliyor bir teknoloji alışverişinde.<br />
<br />
Herhangi bir açıdan örneğin yüksekten bakılacak olursa toplum, ters ve bir arada olanları büyük bir hızla yaşıyor. Örneğin çok az miktarda parayı çok aşırı ve zorlu çalışma saatlerini tamamlayıp elde ederken tüm bu zorluğun timsalini sadece 8 cm x 4 cm en boy ölçülerinde bir aygıt için harcayabiliyor modern insan. Harcamak ise basite indirgenmiş şekliyle teknoloji firmalarının yeni <b>harcama materyalleri</b> meydana getirmeleri adına bir döngü halinde kavramlaşıyor. Kavramlarsa daha geniş kitlelere daha fazla teknoloji halinde somutlaşıyor; çağın ana maddesi yani temel kavramı haline geliyor.<br />
Dünya üzerindeki kitlesel tüketimin en canlı örneklerine ülkemizde rastlayabiliriz. Bir teknoloji ürünü örneğin iPhone 4S, ülkedeki neredeyse tüm alt-orta segment çalışanı bayan tüketicilerin alışveriş sepetinde yer alıp tamamlanan bir ödemeyle ucuz ve muhtemelen çok adi bir çanta içine giriyor. Buradan çıkış anlarının büyük kısmı da toplu taşıma araçlarının zorlu dakikalarında ya da çalışma saatlerinin bir türlü gelmeyen geldiğinde de aniden yok olan <b>parasal amaca yönelik saniyeler</b>inde kullanılıyor. Dünyamızda semptomlar ciddi ve tedavi maalesef Kubrick filmlerindeki gibi kaydedilmez bir şekilde çaresizce, <b>anlamların alt anlamlarda olduğu yerler</b>de saklı.<br />
<br />
<i><b>Bir uzay gemisinden dökülen o harika şarabı satın almaya çalışan emekçi</b>; kapital düzende alt sıralarda yer alan insan; ne yapman gerekiyor biliyor musun? Toplumsallaşma ve göstergeleşme(gösteriş)eğilimini bir kenara bırakıp benliğine doğru yürümen…</i><br />
<br />Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-77505781768499435962012-07-25T13:13:00.000-07:002014-02-22T09:43:56.829-08:00Hayata Eksik Kalan Rüya…<br />
<div class="MsoNormal">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc74z8GbOBp7RdRyaC33H13aktSgSnh7hvSD8FrFQcP8bo4x2B6jNiM5uVsLBN7u830cazV7-cZilw3Z03bFa4b7N0uRVKll2dmc2aaZuybVu0C-jHpXcl7__J8jKeJDNCogxVW-rAFrqI/s1600/on-switch.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjc74z8GbOBp7RdRyaC33H13aktSgSnh7hvSD8FrFQcP8bo4x2B6jNiM5uVsLBN7u830cazV7-cZilw3Z03bFa4b7N0uRVKll2dmc2aaZuybVu0C-jHpXcl7__J8jKeJDNCogxVW-rAFrqI/s1600/on-switch.jpg" height="226" width="320" /></a></div>
Kaçmak isteyen bir rüyayı yakaladım. Uzaktasın, göremediğim
bir zamandaki fotoğraftasın… Hissedemediğim bir nefes… Bugün sadece bir gün,
sensizliğin olduğu bir ev, bomboş adımlarım ve karanlık zarflar, içi boşlukla
kaplı yapraklarsın, dilediğim renk sensin ve yalnızca sensizliğin olduğu bir
boyama kitabı, anlamsız bir sayfa numarası, Renk adına tek şey boşluk, uzaklara
doğru koşup uyanıyorum ve bir adım daha atıyorum. Bu kez gerçekten hayattayım
ama renk, nerede olursa olsun sensizlikle dolu...</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
Hayatın sonsuz sayıdaki anları size bazen bir rüyadaki fotoğrafla
çıkış yolunu hatırlatır. Bir anı yakalamak zorunda olduğunuzda, o güdüyü
hissettiğinizde, yalnızca o fotoğrafı tanır, yalnızca onu hissedersiniz. Bir
gülüş ya da aynadaki sadece bir saniyelik yansıması korkularınızı gün
yüzüne çıkarır. Bu bir kâbus olabilir. Mantık aranmaz bu harfin içinde ama
cümleyi yaşatır size. Bir hediyedir o fotoğraf. Gülümsemesini yaşadığınız o
kare, yalnızca o basit aynadaki tek saniye... Senelerce her an sizinledir,
rengi hep onun olmadığı tonları ifade eder. Hayatın durduğu renkleri…</div>
<div class="MsoNormal">
<br />
<b><span style="color: #cc0000;">Zihin...</span></b></div>
<div class="MsoNormal">
Sebepleri sorgular durur zihniniz, aynaya baktığınız her
anda ve yaşadığınız ama sadece bir görüntü olduğunu düşündüğünüz, düşündürmenin
ötesine geçtiğinde üzüldüğünüz ve gözleriniz hayatı görmek istemez, zihniniz
olanları yere fırlatmak, unutmak ister. Kimbilir belki radyodaki şarkıda,
beraber adım attığınız apartman merdiveninde, onu ilk öptüğünüzde tattığınız
utangaç kalp atışında yaşar ve dönersiniz tüm dünyayla, ama tek
farkla: Yaşamaya, nefesi tatmaya az gelecek-eksik kalacak- bir şekilde.</div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<br />Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-30331419391677301752012-07-04T10:39:00.001-07:002014-02-22T09:50:37.364-08:00İnsanoğlunun Anlam Habitatı ve Sebep-Sonuç İlişkisiİnsan, modern davranışlarına 50.000 yıl önce kavuşmuştur. Dik duruşa, görece gelişmiş bir beyine, soyut düşünme ve konuşma yeteneklerine sahiptir. Kendisinin farkında olması, rasyonelliği ve zekası gibi üst düzey seviyede düşünmesini sağlayan özellikleri, insanı diğer canlılardan ayıran özellikler olarak sayılmaktadır. Habitat ise bir organizmanın yaşadığı ve geliştiği yerdir. Düşünce ve anlam habitatı kavramı ise insanlığın günümüzden 16.000 yıl öncesine dair karbon bulgular sunan Fransa'daki Cro Mağarası'ndaki ilk kabile yaşantısına dair izlerle ilişkilendirilebilir. Düşüncenin ve anlamın sorgulanmaya başladığı tarih hiç bir zaman bilinemese de bir gelişim ve yaşam özelliğine sahip olduğu kesindir. Anlamlar, şüphesiz düşünmenin getirdiği insana özgü konuları kapsar. Örneğin; bir beyine sahip deniz canlısında görülen beslenme güdüsü ve bunun yaşamını sürdürmesi için gerektirdiği bir takım avlanma, savunma stratejileri sistematik bir anlam döngüsünü ifade etmez. Eğer ifade etseydi, insanoğlu için de bu tür beslenme, savunma stratejileri maddesel özellik taşımaz ve anlamlı olurdu. Bu örnek kavramlar yaşamın gereklilikleridir ve günümüzdeki modern bir insanın kurabileceği, "ben çocuklarıma bakabilmek için yaşarım" önermesinin aslında "anlam" kavramını taşımadığını ortaya koyar. Peki bu kavram yani düşüncenin ve yaşamın yaşamın gerektirdiği maddesel durumlardan ayırdedici özellikler sergileyen alanını ilgilendiren anlam kavramı ne demektir?<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5kzLAYgki1Gzj8xZ5SrFdC-P7RP8iEP-muqfLmLLv8ZvVsVVEQWC5pY-nY9-QGegxEWadP8FNJ218DSh1JMiTBhNr98741jtznDGZeljN6w-Nhq-RnsiSxrSZG58d6pFsFvJfWih5PCpm/s1600/ferhat-verdi.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEj5kzLAYgki1Gzj8xZ5SrFdC-P7RP8iEP-muqfLmLLv8ZvVsVVEQWC5pY-nY9-QGegxEWadP8FNJ218DSh1JMiTBhNr98741jtznDGZeljN6w-Nhq-RnsiSxrSZG58d6pFsFvJfWih5PCpm/s320/ferhat-verdi.jpg" height="320" width="320" /></a></div>
İstanbul'da yaşamını sürdüren bir birey(Biominal adıyla bir Homo-Sapiens)uyanıyor. Amacı, bir para karşılığında belli bir çalışma yaptığı ve bunun için belirli saatlerini kiraladığı(Karl Marx, 1849) bir iş için daha önceden belirlenen saatlerine başlamak. İlk olarak hazırlanıyor, çünkü insanoğlu, belli amaçlar için hazırlanır. Daha sonra hazırlıklarını tamamlıyor ve işini yapmak için bulunması gerekli yere doğru hareket etmeye başlıyor. Bunun için mali veya başka nedenlerle ulaşım aracı olarak metrobüs kullanıyor. Metrobüs adlı ulaşım aracının temel özelliği
çok yoğun şekilde tercih edilmesinin beraberinde getirdiği
; konforsuz ve rahatsız oluşudur. Ancak bireyimiz bunlara katlanarak işini yapmak için bulunması gereken yere ulaşıyor. Çalışıyor, kendisi için belirlenen kurallar dahilinde para karşılığı yaptığı işleri tamamlama evrelerini sürdürüyor. Bedensel olarak yorgun düştüğü ve enerjisini yitirdiğinin tahmin edildiği anda yine daha önceden belirlenmiş zaman aralığında enerji kazanıp besleniyor. İnsanoğlu, faaliyetlerini sürdürmek için beslenir. Bunun ardından işine geri dönüyor. Kiraladığı çalışma zamanı tamamlanınca bu kez de yaşadığı yere dönmek için harekete geçiyor. Ulaşım aracı kullanıyor. Evine ulaşınca kiraladığı zamanın ve bu kira kapsamına girmeyen ulaşım zamanının temelini oluşturduğu bir günün kalan zamanında dinleniyor, uyuyor...Birey açısından döngüsel olarak örnek durumlar, neredeyse değişmeyen şekliyle devam ediyor.<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgH_VYh8n428tnD7ATfH5ur8EgPbcqBuYkfIiEH4azIRO3aPOs1MuCZr3hmEJRElMgSZsb5MhWzl2tQaOktjTqmpebAj5b_vOdN5dC2HnkqSl8SeOQKy1bxLY-eP4ClrtK88FQ-hxuDpXK-/s1600/bi+koseye+vs.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgH_VYh8n428tnD7ATfH5ur8EgPbcqBuYkfIiEH4azIRO3aPOs1MuCZr3hmEJRElMgSZsb5MhWzl2tQaOktjTqmpebAj5b_vOdN5dC2HnkqSl8SeOQKy1bxLY-eP4ClrtK88FQ-hxuDpXK-/s1600/bi+koseye+vs.jpg" height="212" width="320" /></a></div>
<br />
Anlam kavramına gelindiğinde ise bazı zaman dilimlerinin bireysel zamana ayrıldığı öngörülebilir. Örneğin; metrobüsün içinde konforsuz bir şekilde seyahat eden birey," burada bir insandan çok hayvan gibi seyahat ediliyor" tek yönlü ve içevurumcu agresif düzeyi yüksek önermeyi kurabilir. Bunu anlam kavramı adına gelinen bir başlangıç noktası olarak ele alacağız. Burada insanın "kendi kendiyle düşünsel ve anlamsal paylaşımları"nın bir örneği sunuluyor. Ancak anlamlar, yer aldıkları habitat bünyesinde, yani zihinlerinde, genelde kişilik özellikleri, demografik özellikler hatta beşeri bazdaki özelliklerle ilintili olarak sebep-sonuç ilişkisinin evrelerini tamamlar. Metrobüs örneğindeki gibi bireyin tek yönlü çıkarımı, yalnızca bir anlamsal evrenin kaybolmaya yatkın düzeyini temsil eder. Örnekte yer alan önermenin, " burada bir insandan çok hayvan gibi seyahat ediliyor"un tek bir bireyin anlam habitadında geneli ilgilendiren bir anlam taşımadığı açıktır. Yani anlamlar, habitat içerisinde yalnızca " stabil olarak kalır" Hint felsefesinin sıklıkla vurguladığı "yol olup akma", anlamların değerlenmesi bunun yanı sıra sonuçsal duruma ulaşması için önemlidir.<br />
<br />
Ferhat Verdi, Psikolojik DenemeFerhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-78184822306132738322012-03-30T15:25:00.004-07:002014-02-22T10:00:54.123-08:00Sonu Kötü Biten Bilimsel Makaleler - 0034578Global yaşamalarda sosyal ağ içeriğinde eğitilen genç Türk toplumu, gittikçe bilinçleniyor (!) <br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5HkRlXKil0uRa7ArS-FNS5lBPoV-C5YNemN2_nfftctRj2TwwMScDwu-B3FW1A4ehwZiAZY39oYQjqF5xhfNUj-5LHcREzzazSLKWV7rRlTD6F0q9ItmfX17nscb2yizeWl0oe84jMzY_/s1600/1971_video.jpg" imageanchor="1" style="clear: right; float: right; margin-bottom: 1em; margin-left: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg5HkRlXKil0uRa7ArS-FNS5lBPoV-C5YNemN2_nfftctRj2TwwMScDwu-B3FW1A4ehwZiAZY39oYQjqF5xhfNUj-5LHcREzzazSLKWV7rRlTD6F0q9ItmfX17nscb2yizeWl0oe84jMzY_/s1600/1971_video.jpg" height="400" width="376" /></a></div>
Din, tarih, yaşam şekilleri, felsefe, doğa, para gibi konular hakkında çok derinlemesine bilinçsizlik örnekleri sergileyen-negatif yönde eğitilen Türk bireyi, dejenere olmadan hiç bir konunun üstesinden gelemiyor. Bununla birlikte gençler, gereksiz bilgi için can atıyor ve gittikçe daha derin bir bilinçsizleşme döngüsüne dahil oluyorlar.<br />
<br />
Toplumda şiddet eğiliminden tutun hoşgörü derecelendirmelerine kadar her türde senkron sıkıntıları görülmektedir. Tarihten hiç bir zaman çıkarımsama konusunda gerektiği kadarını almayı başaramayan geridönüşümsüz bazı bilinçsizler, sürekli olarak çıkarımlarda bulunmaya çalışmakta ve bunlarla toplumsal zayıf düşünce eğilimine katkılar sağlamaktadırlar. Ayrıca hafıza eğiliminde ciddi sıkıntılar görülmektedir. Alınan kararlar ya kolaylıkla unutulmakta ya da başka kararlarla birleştirilerek yok edilmektedir. Yani etkileşimli dejenerasyon her yerde etkisini göstermektedir. Türk toplumu için bilimsel ve zihinsel süreçlerde bir ayrım gereklidir. Bunun için eğitimin yıllara ve tekniklere bölümü yerine nokta atışlı olması şarttır.<br />
<br />
İlkokullardan Üniversite anfilerine kadar dejenerasyon engelleyici eğitim destek görmeli ve tabii ki eğitmenler bu yönde eğitim almalıdır. Sosyal medyadaki bilgi akışının kontrolü için dejenere olduğu tespit edilen kişilerin kollarında "D" harfi ilistürasyonu ile dövme yapılmalı, bu kişilerin internet erişimi teknolojik ayırımla engellenmelidir. Bilimsel veriye ulaşım, eğitime indirgenmeli ve futbol yasaklanmalıdır. Basketbol ve hentbol gibi sporlarda takımların ayırıcı renklerde formalar giymek yerine tek tip giysi ile birlikte spor etkileşimi sağlanmalı böylelikle dejenerasyonun önüne bir set daha çekilmelidir. UEFA kupası kaldırılmalıdır. THY Euroleague Türk adı içerdiği için devam etmeli ve milliyetçi kavramlar desteklenmelidir. Ayrıcakenkws wö4pkrt499öö45o9 polooodsaaac_error<br />
<br />Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-41042310383379118452012-03-30T14:46:00.000-07:002014-02-22T09:45:32.571-08:00iPhone Isırışı<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWcN1LrEIX-InnRV50u6agYi0t1ZIvOsdrGTZlVOLNHWaMITtEcqHuoE-MiGI40ayU-1j4RkWbO2cb6enRlFan4QDFC0SlMiUHLCSUVFpr8vPtAd3S_toprc5PhNICTafUrdYDwE_3GWKb/s1600/Ekran_Resmi_2013-09-25_13.38.11.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgWcN1LrEIX-InnRV50u6agYi0t1ZIvOsdrGTZlVOLNHWaMITtEcqHuoE-MiGI40ayU-1j4RkWbO2cb6enRlFan4QDFC0SlMiUHLCSUVFpr8vPtAd3S_toprc5PhNICTafUrdYDwE_3GWKb/s1600/Ekran_Resmi_2013-09-25_13.38.11.jpg" height="205" width="320" /></a></div>
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">"Günümüz insanı eskiye göre daha commercial" der durur bazı yurtdışı </span></span></span></span></span></span><span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">Türkler, Robert College tayfaları, aşçılar...Biz, izdüşümden oluşan bazı insanlarsa tüketim topl</span></span></span></span></span></span><span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">umu </span></span></span></span></span></span><span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">deriz herşeye...Yeni bi gofret görünce satın alırız...</span></span></span></span></span></span><br />
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span></span></span></span></span>
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">Bu tip ritüeller aslında Türkçe kelimelere yakışmayan ingilizce zırvalar gibidir. "Her an action üstad" kadar kötüdür bu dejenerasyon. Tüketilir- döner durur. Mesela yıllarca aşkı bekleyen bir genç, sonunda buldu diyelim; hani taze bir ekmek hayaliyle uzuun yıllar aç yaşayan biri, hasretle dişlediği somunun 4. diliminde ne hissediyorsa onu hissedecektir bu kişi yani doyuverir hemen... iPhone 4'ten sonraki "4S" in beklenişi ve ısırılışı da buydu. Günümüzdeki insanların sevme öznesini değilde fikrini sevmesi gibiydi bu geleneksel iPhone sirkülasyonu da...</span></span></span></span></span></span><br />
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span></span></span></span></span>
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">Tarihsel gerçeklik ve teknolojik libidoların bir sonucu gibi garip ama reel gerçeklere ait "yeni iPhone 4S", geçmişten gelen bir fenomenden "çok geri" bir hayalperest döngü içeriğine haiz normal akıllı bir telefondur. Bunu teknoloji editörleri söylüyo ben değil(!) Dünyada bikaç günde tam 5 milyon adet satılmıştır. Yani Apple, birkaç gün içinde mega çelik kasasına 8 milyar dolardan fazla parayı usulca yerleştirmiştir. Bunun beslenişi ise marketteki Angry Birds gibi suyla dolu ve "her yaşa uygun aptalca"ydı. Bi Portekiz atasözünün de dediği gibi: Dejenere dejenere teknolo...</span></span></span></span></span></span><br />
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;"><br /></span></span></span></span></span></span>
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">Ee Shakespeare'de boş durmamış demiş ki:"Cehennem burası, şeytan biziz." </span></span></span></span></span></span><br />
<span style="background-color: #a64d79;"><span style="background-color: #ffe599;"><span style="background-color: #eeeeee;"><span style="font-size: small;"><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"><span style="background-color: white;">Sonuç mu: Maşallah Apple.</span></span></span></span></span></span>Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-10200136312544844682012-02-12T03:08:00.000-08:002014-02-22T09:34:26.257-08:00Fransa, Osmanlı’yı Küçülten Etmenlerin Merkezi<div class="MsoNormal">
<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Günümüze dair
perspektife katkı sağlaması amacıyla bir makaleden alıntı yaptım. Bu
alıntı, Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde bulunan toprakların kaybediliş
aşamalarının önemli kaynaklarından” miliyetçilik” kavramının, nasıl bir “nifak
tohumu” olarak kullanıldığı hakkında önemli bir referans kaynağı olarak düşünülebilir. </i><br />
<i style="mso-bidi-font-style: normal;">Ayrıca ilgili alıntı; dost olarak bilinen, tanınan ve kendini bu şekilde lanse
eden “Fransa”nın göstermelikten öteye gitmeyen duygularla Osmanlı İmparatorluğu
üzerinde açtığı geri dönüşü olmayan yaralara ışık tutuyor. </i><br />
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
1797 yılı Ekim ayında, Compo Formio antlaşmasıyla Habsburg
İmparatoru(Avusturya-Macaristan), devrimci Fransa’yla barış yapmak zorunda
kaldı. Bu antlaşmayla uzun bir ömür süren Venedik Cumhuriyeti son buldu ve
toprakları Fransız Cumhuriyeti ile Habsburg İmparatorluğu arasında paylaşıldı.
Fransa’ya Preveze Limanı, İyonya Adaları,Yunanistan ve Arnavutluk kıyıları
verildi. Bu bölgede 1797’den 1799’a ve 1807’den 1814’e kadar kısa süren Fransız
egemenliğinin çok büyük etkileri olmuştur. Venedikliler’in egemenliğindeki bu
topraklarda yaşayan halk Yunanlı’ydı. <i style="mso-bidi-font-style: normal;"><b>Fransız yönetiminin hüküm sürdüğü dönemde gerçekleşmiş olan devrimci ve
radikal değişiklikler Mora eyaletindeki(Güney Yunanistan) Osmanlı yönetiminde
bulunan Yunanlılar’ı da etkiledi.</b></i> </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbzvaL8LOsb0NxdcFElQFuMMBaU2dZSK7739wY-vysjYQ4WTs4NrR83orstLotrg8DVzIlZ2FRYr2tIpwYpr-4xzXLUgOUWewhQjmuzyGmUz_pNzS2NI4poBbICPOokhMA-pmRTd-rAcSf/s1600/osmanli-fransa.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhbzvaL8LOsb0NxdcFElQFuMMBaU2dZSK7739wY-vysjYQ4WTs4NrR83orstLotrg8DVzIlZ2FRYr2tIpwYpr-4xzXLUgOUWewhQjmuzyGmUz_pNzS2NI4poBbICPOokhMA-pmRTd-rAcSf/s320/osmanli-fransa.jpg" height="252" width="320" /></a></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
Çok uzun süre Fransızlar, kendilerini Osmanlı
İmparatorluğu’nun geleneksel dostları gibi göstermiştir. Eski dost artık yeni
komşuydu ve dostluk bu şoka dayanamadı. Antik Yunan devletlerinin dönemi anımsatılarak bölgedeki Ortodokslar, cumhuriyet için kışkırtıldı. Hatta komşu
Osmanlı tebaası da etkilenmeye çalışıldı. </div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<b>Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir Osmanlı eyaleti durumundaki Mısır’ı ele geçiren Fransızlar, burada da eski ihtişamlı günlerden ve modern
özgürlükten söz etmeye başladığında, artık ders alınmıştı. <i style="mso-bidi-font-style: normal;">“Sonrasında Mısır’a komşu Araplarda görülen ve Osmanlı
İmparatorluğu’nun çok ciddi yönetimsel bölge kaybına yol açan milliyetçilik
akımlarının da Mısır kaynaklı olabileceği aşikardır.</i></b><i style="mso-bidi-font-style: normal;"> </i></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="color: #cc0000;"><i style="mso-bidi-font-style: normal;"><b>Yani Fransa,
Osmanlı’yı küçülten etmenlerin merkezidir.</b></i><b> </b></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<b>Sultanın hükümetinin o günlerde Arapça ve Türkçe yayınladığı
bir bildiride şu uyarılar bulunmaktadır:</b></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
"Fransızlar… Cennetin ve dünyanın birliğine inanmazlar… Tüm
dinleri terk etmişlerdir… Onlar, kıyamet ve hesaplaşma günü, cezalandırma,
imtihan, soru ve yanıt olmayacakmış gibi davranırlar… Onlar, tüm insanların,
insanlık açısından eşit olduğuna inanırlar; hiç kimsenin üstün olmadığını, herkesin kendi ruhu ve yaşamından sorumlu olduğunu savunurlar. Bu boş inançlar ve saçma düşüncelerinden hareketle yeni ilkeler ve kanunlar koymuşlardır.
Şeytan’ın söylediklerini yaparak, dinin temellerini yıkmış, tüm insanları
günahlarına ortak etmeye çalışmış, dinler arasında nifak tohumları ekmiş,
krallar ve devletlerarasına fesat sokmuşlardır. Yalanlarla dolu sahte
kitaplarıyla ”Biz size, dininize ve toplumuza aidiz demiş ve herkesi Şeytan’ın
bayrağı altında birleşmeye çağırmışlardır."</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<div style="text-align: left;">
Burada Şeytan’a sıkça yer verilmiş olması dikkat çekicidir.
Kuran’ın son suresinde(114:5) Şeytan’ın, <i>“insanların kalplerine fısıldayan bir
sinsi”</i> olduğu yazmaktadır.</div>
<div style="text-align: left;">
<br /></div>
Kaynak:<span style="mso-spacerun: yes;"> </span>The Middle
East, Bernard Lewis</div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-80890773264872302462012-02-04T09:15:00.000-08:002014-02-22T09:47:26.456-08:00Osmanlı ve Batı: İki Dünyayı Birbirinden Ayıran Çizginin Kırılması<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
Yüzyıllardan bu yana Müslümanlar’ın tarihi bakış açılarında,
Tanrı’nın gerçeğini tüm insanlığa kazandırmak gibi kutsal bir görevleri vardı.
Ait oldukları İslam toplumu, Tanrı’nın amacının dünyada somutlaştırılması;
İslam hükümdarları da, Peygamber’in mirasçıları ve Tanrı’nın getirdiği mesajın
bekçileriydi. Onlar, Tanrı tarafından şeriatı uygulamak ve egemen olacağı alanı
genişletmekle görevlendirilmişti. Esas itibarıyla, bu sürecin bir sınırı
bulunmuyordu. </div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="background-color: #999999;"><span style="background-color: white;">16.yy’da Müslümanlar’ın Amerika hakkında yazdığı ilk ve uzun süre
tek kalan kitabın Türk yazarı, Avrupa’nın “Yeni Dünya” dediği keşif ve fethinden
söz etmiş ve oranın İslamiyet’le aydınlatılarak Osmanlı topraklarına
katılacağını inançla umut ettiğini yazmıştır.</span></span></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<span style="background-color: white;">Müslüman devleti ile kafir komşuları arasında zorunlu ve
devamlı olan bir savaş durumu söz konusuydu. Bu durumun sona ermesi, gerçek
dinin egemenliği ve dünyanın tümünün Müslüman olmasıyla mümkün olacaktı.</span>
Gerçeğin ve aydınlanmanın tek sahibi olan İslam devleti ve toplumun çevresinde,
dinsizlik karanlığı ve barbarlık vardı. Tanrı’nın İslam toplumunu gözde
tutmasının göstergesi, Peygamber zamanından itibaren dünyada güç ve zafer
kazanmalarıydı.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<o:p></o:p><span style="background-color: white;">Osmanlılar’ın İslam ordularının, Hıristiyan dünyasının
kalbine girdikleri 15-16.yy’daki büyük başarıları ve Ortaçağ mirası bu
düşünceyi desteklemiş; 18.yy’daki geçici ama etkileyici zaferlerde bunları
tekrar canlandırmıştı. Artık koşulların Müslüman devleti yerine Hıristiyan
düşmanlarınca belirleniyor olduğu yeni durumun ve devletin varlığını
sürdürmesinin Hıristiyan devletlerinin yardımına ve iyi niyetine bağlı
olmasını, Müslümanlar’ın kabul etmeleri ve bu duruma uyum göstermeleri oldukça
acı ve yavaş olmuştur.<o:p> </o:p></span></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguENyCSAxfX4mahC97_7786a4vydaE5oyUtOUUAyI4tYHfZjIWZWYvm3zGnFOuLE7abKIyfM_w64pkrd1Kwi-lN5r10S2-EW8TXhQbR0IaN8SnJroQhI-Eo2OAoC4s_JfA3ff97w0hDkBe/s1600/yeniceri-sultan1-259x300.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEguENyCSAxfX4mahC97_7786a4vydaE5oyUtOUUAyI4tYHfZjIWZWYvm3zGnFOuLE7abKIyfM_w64pkrd1Kwi-lN5r10S2-EW8TXhQbR0IaN8SnJroQhI-Eo2OAoC4s_JfA3ff97w0hDkBe/s1600/yeniceri-sultan1-259x300.jpg" height="400" width="345" /></a></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
Tüm tartışmaların en kesin sonucu savaş alanındaki
yenilgidir. Osmanlılar’ın ilk yenilgisini gösteren Karlofça Antlaşması
imzalandıktan sonra, Osmanlı yöneticileri Batı yöntemlerini araştırma ve taklit
etme çalışmalarına girişmişlerdir.</div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<span style="color: #cc0000;"><b><span style="background-color: white;">Yanılgı</span></b></span><br />
<span style="background-color: white;">Türkler, başlangıçta sorunu askeri olarak görüp askeri
çözümler aramışlardır. Savaş alanlarında Hıristiyan orduları onlardan üstün
olduğu için onların tekniklerini, eğitim yöntemlerini ve silahlarını almak
faydalı olacaktı. 18.yy’da çeşitli zamanlarda Osmanlı hükümeti Avrupa savaş
yöntemleri için okullar açıp Türk subayları için Avrupalı eğitmenler
getirtmişti. Zaman içinde bu küçük değişiklik, çok büyük değişikliklere yol
açmıştı. Eskiden dinsiz ve Batılılardan nefret etmek üzere eğitilen genç
Müslümanlar, artık onları öğretmen olarak kabul etmiş ve onların dillerini
öğrenip kitaplarını okumak zorunda kalmışlardı. Genç Türk subay adayları, 18.yy
sonlarında, istihkam ve topçu okullarında dersleri için öğrendikleri
Fransızca’yı başka kitapları okumak üzere de kullanmışlardır. Okudukları
kitaplarda karşılaştıkları bazı düşüncelerin topçu öğretmenlerinin öğretikleri
her şeyden çok daha patlayıcı olduğunun farkına varmışlardı.</span></div>
<span style="background-color: white;">
</span><br />
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-align: left;">
Askeri reformlardan sonra iki dünyayı ayıran diğer engeller
de aşılmaya başlanmıştır. Türklerin uzun süredir matbaaya karşı sürdürdükleri
direniş 1729 yılında kırılmıştır. 1742’de kapatılan matbaada 17 kitap
basılmıştır. Bu kitaplar arasında, Avrupa ordularının askeri sanatlarıyla
ilgili bir araştırma ve 1721 yılında Fransa’da elçilik yapmış bir Türk’ün
Fransa hakkında yazdığı kitap da vardı. </div>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-23530883156351661462012-01-31T15:47:00.000-08:002014-02-22T10:02:34.050-08:00"Anadolu" Adının Tarihsel Kaynağı<span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;">Anadolu, günümüz batı dünyasında "Anatolia" olarak bilinmektedir.</span><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;"> Yunanca bir sözcükten gelen </span><span style="font-family: "Georgia", "Times New Roman", serif;">Anatolia adı, İtalyanca "Levant" ve Latince "Orient" sözcükleriyle aynı anlamdaki "güneşin doğması" anlamını taşımaktadır. Güneş doğudan doğar ve eski Akdeniz halklarınca güneşin doğduğu yerin bildikleri "en doğu" topraklar olan Anatolia olduğu düşünülürdü. Anatolia adı, kendileri için bilinen dünya Doğu Akdeniz topraklarıyla ile sınırlı olan halkların bakışaçısını yansıtmaktaydı. Daha sonra çok uzaklarda çok daha büyük bir Asya olduğunu öğrenen Akdeniz halkları, kendi asyalarına "Küçük Asya" ya da "Yakın Doğu" dediler. </span>Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-82050885456428840462012-01-31T14:55:00.000-08:002014-02-22T10:07:00.339-08:00Biraz Madonna<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-Wpm-GVp5MsCUQVvHCh5nP4gZ6N9m_O5XAFzmzt52FLcNx55pKJbePscfDCb2nhAixFcB0J8hmpctzcbmg4h98lLw5yvVhegUVrpvnTI4ioDRgRWI3fO18uawFgm_R-Ulas5IUWDtAeDa/s1600/Computer-Code.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg-Wpm-GVp5MsCUQVvHCh5nP4gZ6N9m_O5XAFzmzt52FLcNx55pKJbePscfDCb2nhAixFcB0J8hmpctzcbmg4h98lLw5yvVhegUVrpvnTI4ioDRgRWI3fO18uawFgm_R-Ulas5IUWDtAeDa/s1600/Computer-Code.jpg" height="240" width="320" /></a></div>
<span style="color: #351c75;">Madonna'nın annesi Fransız asıllı Kanadalı, doğduğu yer Michigan-ABD ve soyadı: Ciccone. Şarkılarının çoğunda <i>Anna Sexton</i>'un şiirlerinden esinlenmiş olan Madonna ayrıca;<i> Jeanne d'Arc</i> ve <i>Anais Nin</i>'in günlüklerinden etkilenmiştir. Bu ikisi Madonna'nın kahramanlarıdır.</span><span style="color: #351c75;"></span><br />
<span style="color: #351c75;"><br /></span>
<span style="color: #351c75;">Madonna, beyazı çok seviyor. Turnelerde odası beyaza boyanıyor. Herşey beyaz oluyor. <i>Hot Tomales</i> ve <i>Circus Peanuts </i>şekerlemelerini ve nane limon çayını seviyor. <i>Puerto Rican Majal </i>yüz pudrası kullanıyor, sevdiği parfüm ise <i>Annick Gautal-Gardenia Passion.</i> </span><br />
<br />
<span style="color: #351c75;">Madonna'nın sevdiği filmler; Dietrich'in <i>Mavi Melek</i> ve <i>Fas</i>'ı, Louise Brooks'un <i>Pandora Box'</i>u, Joan Crawford ve Mildred Pierce'in <i>Herşey Bir Gecede Oldu </i>adlı filmi, Judy Holiday'in <i>Burn Yesterday</i>'i.</span><br />
<span style="color: #351c75;"><br /></span>
Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.comtag:blogger.com,1999:blog-8385539019098170538.post-76822105562377380652012-01-07T06:16:00.000-08:002014-02-22T09:42:26.239-08:00Madde Bağımlılığı ve Anlam Eksikliği<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh51NzekETrt6o2bO83zr-osQJoDCVvfNVrxq0TZcCnJmyTJjuGBz95RAyh7h4FuvLypC3d_6AksdnhqmNE41HPaeRInUmsiNzCdDYuiimE3N-vdlzh72K2pzNulhwwd8CDud3rjrfwVlbg/s1600/cloudon_v203_ipad2_screen2large.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEh51NzekETrt6o2bO83zr-osQJoDCVvfNVrxq0TZcCnJmyTJjuGBz95RAyh7h4FuvLypC3d_6AksdnhqmNE41HPaeRInUmsiNzCdDYuiimE3N-vdlzh72K2pzNulhwwd8CDud3rjrfwVlbg/s1600/cloudon_v203_ipad2_screen2large.jpg" height="480" width="640" /></a></div>
Batı dünyasında, madde bağımlılarının hemen hemen yüzde 100'ünün uyuşturucuya, alkole, vb başlamasının, intiharların büyük bir bölümünün nedenini oluşturduğunu biliyor muydunuz?<br />
<br />
İnsanda doğuştan gelen bir <i>"anlam arayışı"</i> güdüsü vardır, bu güdü engellendiği zaman insanın varoluşsal boşluğa düştüğü, anlamsızlık duygusuna kapıldığı ve bunun sonucunda uyuşturucu, alkol, vb alarak bu duygudan kaçmaya, içindeki boşluğu doldurmaya çalıştığı klinik verilerle gözler önüne serilmiştir. <br />
<br />
Yaşamın her anında herkes kendisi için bir <i>"yaşamsal anlam"</i> bulabilir. Ancak bu anlamı <i>"bulma" </i>sonucunun gelişim çabasında oluşan etkiler insanın kendini alkole, uyuşturucuya, seks bağımlılığına ve bunların devamında eşcinselliğe, akıl hastanesinde tedavi görme gerekliliğine, uyuşturucu temini için satıcı durumuna, bağımlılık maddesi karşılığı ya da bağımlılık maddesi temini amaçlı seks yapma, hırsızlık yapma gibi yöntemlere başvurmasına yani genel anlamıyla olumsuz bir genel yöneliş sergileme durumu ortaya koymasına neden olmaktadır.<br />
<br />
Faydalanılan kaynak: Dr. Victor Frankl <i>"İnsanın Anlam Arayışı"</i><br />
<br />Ferhat Verdihttp://www.blogger.com/profile/08162494490636078120noreply@blogger.com