Günümüze dair
perspektife katkı sağlaması amacıyla bir makaleden alıntı yaptım. Bu
alıntı, Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde bulunan toprakların kaybediliş
aşamalarının önemli kaynaklarından” miliyetçilik” kavramının, nasıl bir “nifak
tohumu” olarak kullanıldığı hakkında önemli bir referans kaynağı olarak düşünülebilir.
Ayrıca ilgili alıntı; dost olarak bilinen, tanınan ve kendini bu şekilde lanse eden “Fransa”nın göstermelikten öteye gitmeyen duygularla Osmanlı İmparatorluğu üzerinde açtığı geri dönüşü olmayan yaralara ışık tutuyor.
Ayrıca ilgili alıntı; dost olarak bilinen, tanınan ve kendini bu şekilde lanse eden “Fransa”nın göstermelikten öteye gitmeyen duygularla Osmanlı İmparatorluğu üzerinde açtığı geri dönüşü olmayan yaralara ışık tutuyor.
1797 yılı Ekim ayında, Compo Formio antlaşmasıyla Habsburg
İmparatoru(Avusturya-Macaristan), devrimci Fransa’yla barış yapmak zorunda
kaldı. Bu antlaşmayla uzun bir ömür süren Venedik Cumhuriyeti son buldu ve
toprakları Fransız Cumhuriyeti ile Habsburg İmparatorluğu arasında paylaşıldı.
Fransa’ya Preveze Limanı, İyonya Adaları,Yunanistan ve Arnavutluk kıyıları
verildi. Bu bölgede 1797’den 1799’a ve 1807’den 1814’e kadar kısa süren Fransız
egemenliğinin çok büyük etkileri olmuştur. Venedikliler’in egemenliğindeki bu
topraklarda yaşayan halk Yunanlı’ydı. Fransız yönetiminin hüküm sürdüğü dönemde gerçekleşmiş olan devrimci ve
radikal değişiklikler Mora eyaletindeki(Güney Yunanistan) Osmanlı yönetiminde
bulunan Yunanlılar’ı da etkiledi.
Çok uzun süre Fransızlar, kendilerini Osmanlı
İmparatorluğu’nun geleneksel dostları gibi göstermiştir. Eski dost artık yeni
komşuydu ve dostluk bu şoka dayanamadı. Antik Yunan devletlerinin dönemi anımsatılarak bölgedeki Ortodokslar, cumhuriyet için kışkırtıldı. Hatta komşu
Osmanlı tebaası da etkilenmeye çalışıldı.
Nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir Osmanlı eyaleti durumundaki Mısır’ı ele geçiren Fransızlar, burada da eski ihtişamlı günlerden ve modern
özgürlükten söz etmeye başladığında, artık ders alınmıştı. “Sonrasında Mısır’a komşu Araplarda görülen ve Osmanlı
İmparatorluğu’nun çok ciddi yönetimsel bölge kaybına yol açan milliyetçilik
akımlarının da Mısır kaynaklı olabileceği aşikardır.
Yani Fransa,
Osmanlı’yı küçülten etmenlerin merkezidir.
Sultanın hükümetinin o günlerde Arapça ve Türkçe yayınladığı
bir bildiride şu uyarılar bulunmaktadır:
"Fransızlar… Cennetin ve dünyanın birliğine inanmazlar… Tüm
dinleri terk etmişlerdir… Onlar, kıyamet ve hesaplaşma günü, cezalandırma,
imtihan, soru ve yanıt olmayacakmış gibi davranırlar… Onlar, tüm insanların,
insanlık açısından eşit olduğuna inanırlar; hiç kimsenin üstün olmadığını, herkesin kendi ruhu ve yaşamından sorumlu olduğunu savunurlar. Bu boş inançlar ve saçma düşüncelerinden hareketle yeni ilkeler ve kanunlar koymuşlardır.
Şeytan’ın söylediklerini yaparak, dinin temellerini yıkmış, tüm insanları
günahlarına ortak etmeye çalışmış, dinler arasında nifak tohumları ekmiş,
krallar ve devletlerarasına fesat sokmuşlardır. Yalanlarla dolu sahte
kitaplarıyla ”Biz size, dininize ve toplumuza aidiz demiş ve herkesi Şeytan’ın
bayrağı altında birleşmeye çağırmışlardır."
Burada Şeytan’a sıkça yer verilmiş olması dikkat çekicidir.
Kuran’ın son suresinde(114:5) Şeytan’ın, “insanların kalplerine fısıldayan bir
sinsi” olduğu yazmaktadır.